TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12573/396
Browse
Browsing TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu by Access Right "info:eu-repo/semantics/closedAccess"
Now showing 1 - 16 of 16
- Results Per Page
- Sort Options
Research Project Alçaltıcı/Yükseltici Dc/Dc/Ac Eviricilerle Yüksek Performanslı Anahtarlamalı Relüktans Motoru Sürücü Sistemi Tasarımı Ve Gerçeklemesi(2021) Tekgün, Burak; Boynuegri, Ali Rifat; Yaşa , Yusuf; Alan, Irfan; 0000-0003-2720-8816; 0000-0001-7995-0540; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Elektrik - Elektronik Mühendisliği Bölümü; Tekgün, Burak; Alan, Irfan; 01. Abdullah Gül University; 02. Mühendislik Fakültesi; 02.05. Elektrik & Elektronik MühendisliğiAnahtarlamalı relüktans motorları (ARM) 1800?lü yılların ortalarında keşfedilmesine rağmen, 1960?lı yıllarda yarı iletken anahtarların icat edilmesine kadar potansiyeli anlaşılamamış makinalardır. Modern yarı iletken teknolojisinin icadı ve gelişmesi ile birlikte ARM?lerin kullanımı yaygınlaşmıştır. ARM?ler basit yapıları, düşük üretim maliyetleri ve sağlamlıklarından dolayı birçok uygulamada tercih edilmişlerdir. Geleneksel olarak ARM, her bir faz için iki yarı iletken anahtar ve iki diyot kullanılarak oluşturulan sürücülerle sabit giriş gerilimi işlenerek, sırasıyla fazlar enerjilendirilmektedir. Faz sargılarındaki akımın enerjilendirilme esnasında yükselme süresi ve enerji kesildiği durumdaki akımın azalma süresi DC bara voltajına bağlıdır. Bu durum uygulamalarda enerjilendirme süresinin akımın sıfıra gitme süresi de göz önüne alınıp kısa tutulmasına, dolayısıyla komütasyon esnasında düşük tork üretimine, yüksek tork salınımına ve ortalama tork üretiminde azalmaya sebep olmaktadır. Bu projede, geleneksel sürücü topolojisinden farklı olarak ARM, bir DC/DC dönüştürücü ve tek fazlı bir tam-köprü evirici yardımı ile ideale yakın bir enerjilendirme akımı oluşturularak ARM daha yüksek performans ile kontrol edilmesi sağlanmıştır. Projede önerilen ARM sürücüsü her bir fazı bir DC/DC dönüştürücü ve bir tam-köprü evirici içeren modüler yapılı sürücülerden oluşmaktadır. Önerilen sürücü yapısını geleneksel ARM topolojilerinden ayıran özelliği DC/DC dönüştürücü devresidir. Burada makinanın faz sargılarının ihtiyaç duyduğu akım dalga şekli DC/DC dönüştürücü ile sağlanmaktadır. Tork üretiminin pozitif olabilmesi için stator ve rotor kutuplarının tam hizalandığı andan kısa bir süre önce negatif gerilim uygulanarak, faz akımının hızlı bir şekilde kesilmesi gerekmektedir. Bu durumda ise gerilim önerilen devredeki tam-köprü devresi yardımıyla tersine çevrilerek ve DC/DC dönüştürücünün çıkış gerilimi en yüksek seviyesine getirilmek suretiyle akımın hızlı şekilde sıfıra inmesi sağlanmıştır ve böylelikle makinanın performansı artmıştır. sadece DC/DC çevirici katında yüksek frekanslı anahtarlama olduğundan anahtarlama kayıplarının azalarak ve geleneksel topolojiye göre daha yüksek verim sağlanmıştır. Önerilen sürücü sisteminin AC motorların sürücüleri olarak yenilenebilir enerji sistemlerinde ara yüz elemanı olarak uygulanabilir olması, arıza giderme zamanında önemli ölçüde azalmaya neden olarak üretimdeki sürdürülebilirliğin artırılmasına destek olacağı öngörülmektedir.Article Citation - WoS: 4Citation - Scopus: 4All-Polymer Ultrasonic Transducer Design for an Intravascular Ultrasonography Application(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2019) Hah, Dooyoung; 01. Abdullah Gül University; 02. Mühendislik Fakültesi; 02.05. Elektrik & Elektronik MühendisliğiIntravascular ultrasonography (IVUS), a medical imaging modality, is used to obtain cross-sectional views of blood vessels from inside. In IVUS, transducers are brought to the proximity of the imaging targets so that high-resolution images can be obtained at high frequency without much concern of signal attenuation. To eliminate mechanical rotation rendered in conventional IVUS, it is proposed to manufacture a transducer array on a flexible substrate and wrap it around a cylindrical frame. The transducer of consideration is a capacitive micromachined ultrasonic transducer (CMUT). The whole device needs to be made out of polymers to be able to endure a high degree of bending (radius: 1 mm) Bending of the devices leads to considerable changes in the device characteristics, including resonant frequency and pull-in voltage due to geometrical dimension changes and stress induced. The main purpose of this work is to understand the effect of bending on the device characteristics by means of finite element analysis. Another objective of the work is to understand the relationships between such an effect and the device geometries. It is learned that the bending-induced stress depends strongly on anchor width, membrane thickness, and substrate thickness. It is also learned that resonant frequency and pull-in voltage become lower in most cases because of using a flexible substrate in comparison to those of the device on a rigid substrate. Bending-induced stress increases the spring constant and hence increases resonant frequency and pull-in voltage, although this effect is relatively weaker. For most of the device geometries, pull-in voltage is too high for the polymer material to endure. This is the main drawback of the all-polymer CMUT. In order to meet the design goal of 20 MHz resonant frequency, the membrane radius has to be smaller than 7.7 mu m for a thickness of 3 mu m.Article Citation - WoS: 2Citation - Scopus: 2Analysis of Optical Gyroscopes With Vertically Stacked Ring Resonators(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2021) Hah, Dooyoung; 01. Abdullah Gül University; 02. Mühendislik Fakültesi; 02.05. Elektrik & Elektronik MühendisliğiWithout any moving part, optical gyroscopes exhibit superior reliability and accuracy in comparison to mechanical sensors. Microring-resonator-based optical gyroscopes emerged as alternatives for bulky conventional Sagnac interferometer sensors, especially attractive for applications with limited footprints. Previously, it has been reported that planar incorporation of multiple resonators does not bring about improvement in sensitivity for a given area because the increase in Sagnac phase accumulation does not outrun the increase of area. Therefore, it was naturally suggested to consider vertical stacking of ring resonators because then, the resonators can share the same footprint. In this work, sensitivity performances of such configurations with vertically stacked microring resonators are analyzed and compared to that of a basic (single-resonator) configuration. Through comprehensive study, it is learned that the sensitivity performance of the devices with vertically-stacked resonators (either with a single bus waveguide or with two bus waveguides) does not exceed that of the basic sensor device (single resonator with one bus waveguide), i.e. the basic structure is yet to be remained as the most efficient configuration.Article Citation - WoS: 2Citation - Scopus: 3An Asymptotic-Numerical Hybrid Method for Singularly Perturbed System of Two-Point Reaction-Diffusion Boundary-Value Problems(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2019) Cengizci, Suleyman; Natesan, Srinivasan; Atay, Mehmet Tank; 01. Abdullah Gül University; 02.01. Mühendislik Bilimleri; 02. Mühendislik FakültesiThis article focuses on the numerical approximate solution of singularly perturbed systems of second-order reaction-diffusion two-point boundary-value problems for ordinary differential equations. To handle these types of problems, a numerical-asymptotic hybrid method has been used. In this hybrid approach, an efficient asymptotic method, the so-called successive complementary expansion method (SCEM) is employed first, and then a numerical method based on finite differences is applied to approximate the solution of corresponding singularly perturbed reaction-diffusion systems. Two illustrative examples are provided to demonstrate the efficiency, robustness, and easy applicability of the present method with convergence properties.Research Project Biyonik Elin Faaliyete Hazırlanmasında Kaldırılacak Cisme Dair Ağırlık Algısının Beyin Sinyalleriyle Belirlenmesi(TÜBİTAK, 2022) Yılmaz, Bülent; Ulutabanca, Halil; Ünal, Ramazan; Altındiş, Fatih; Sarrafikhosrowshah, Mahsa; 0000-0003-2954-1217; 0000-0002-3891-935X; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Elektrik - Elektronik Mühendisliği Bölümü; Yılmaz, Bülent; Altındiş, Fatih; 01. Abdullah Gül University; 02. Mühendislik Fakültesi; 02.05. Elektrik & Elektronik MühendisliğiÜst ekstremite için kullanılan protezler ampütasyonun seviyesine göre farklılık arz ettiği gibi protezin hareket ettirilmesi için kullanılan yöntemler de çeşitlidir. Protezlerin kozmetik, omuz hareketine bağlı çalışan, miyoelektronik ve elektroensefelografi (EEG) sinyalleriyle kontrol edilen türleri mevcuttur. Ancak, sezgisel ve doğal olmayan protez kontrolü kullanıcı üzerinde büyük bir mental yüke neden olmaktadır. Bu projede, EEG ve EMG sinyalleri birlikte kullanılarak biyonik el protezinin kontrolünün kullanıcının görsel ağırlık algısından faydalanılarak daha iyi hale getirilmesini amaçlayan bir sistem geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu sistem ile hastaların mekanik bir protezi kullanırken duyabilecekleri fiziksel ve mental yükü/rahatsızlığı azaltmak hedeflenmiştir. Hastaların gördükleri cisimlerin ağırlığının beynin görsel yollarla algıladığı ölçüde değerlendirilmesi ile, üretilecek olan prototip elin ön koşullandırılması sağlanacaktır. Bu sayede hastanın cismi tutarken omzundan uyguladığı kuvvet azalacak ve mental yük hafifletilecektir. Bu amaçla öncelikle deneklerin EEG ve elektromiyografi (EMG) sinyalleri alınarak bilgisayar ortamında işlenmesi sağlanmış ve sonrasında gerçek zamanlı bir uygulama yapılmıştır. İlk aşamada, protez kullanıcılarının motor niyet dalgalarından yararlanılarak protezlerin çalıştırılmasını hedefleyen bir araştırma yapılmış ve 30 sağlıklı katılımcıdan EEG verileri alınarak makine öğrenmesi yaklaşımlarının sınıflandırma başarıları (protezi aktif hale getirme niyetlerinin tespiti) incelenmiştir. İkinci aşamada, 31 adet sağlıklı katılımcının cisme uzanırken, cismi havaya kaldırırken ve cismi başlangıç konumuna bırakırken EEG ve EMG sinyalleri senkronize olarak kaydedilmiştir. Bu sinyallerin öznitelikleri belirlendikten sonra sınıflandırma işlemleri ile cismin ağır, orta ağırlıkta ya da hafif olduğu tespit edilmiştir. Biyosinyal işleme çalışmalarıyla paralel olarak protez el ve bilek tasarımlarının ve üç boyutlu baskılarının elde edilmesi gerçekleştirilmiştir. Protez elin açılıp kapanması için omuz hareketinin kullanılması ve bilek sertliğinin kontrolünde ise yüksek torka sahip minik bir motorun biyosinyallerin işlenmesi ve üretilen otomatik karar ile sürülmesi hedeflenmiştir. Ayrıca, geliştirilen protezin karakterizasyonu yapılmıştır. 20 adet sağlıklı bireyden alınan çok kanallı EEG sinyallerinin Fourier tabanlı senkrosıkıştırma dönüşümü (FSSD) ve tekil değer ayrıştırma (SVD) yaklaşımları ile özniteliklerinin çıkarılarak sınıflandırılması sonucunda protezin bilek kısmının sertliğinin kontrolü sağlanmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak, bireyler protezi kullanırken gördükleri cismin ağırlığının sistem tarafından algılanması ve o cismi kaldırmak istediklerinde protezin bu ağırlığa göre önkoşullandırılması mümkün olmaktadır.Research Project Dalgıç Pompa Uygulamaları İçin Doğrudan Yol Vermeli Senkron Relüktans Motorunun Tasarım Optimizasyonu Ve Gerçeklemesi(ELEKTRİK, ELEKTRONİK VE ENFORMATİK ARAŞTIRMA DESTEK GRUBU GRUBU: EEEAG, 2023) Tekgun, Burak; Alan, Irfan; Tekgun, Didem; 0000-0003-2720-8816; 0000-0001-7995-0540; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Elektrik - Elektronik Mühendisliği Bölümü; Tekgun, Burak; Alan, Irfan; 01. Abdullah Gül University; 02. Mühendislik Fakültesi; 02.05. Elektrik & Elektronik MühendisliğiGünümüzde doğal kaynakların korunması ve enerji maliyetlerinin düşürülmesi için enerji kayıplarının azaltılması ortak bir amaç olarak görülmektedir. Elektrik tahrik sistemlerinin küresel enerji tüketiminin yaklaşık %40?ını oluşturduğu düşünüldüğünde elektrik makinalarının verimlerinin artırılması ile sağlanacak avantajların hem ülke bazında hem de evrensel olarak büyük bir öneme sahip olduğu görülmektedir. Uygulama odaklı olarak bakıldığında yer altından su, petrol vb. çıkarmakta kullanılan pompa motorlarının endüstride kullanılmakta olan motorlar arasında oldukça büyük bir paya sahip olduğu görülmektedir. Özellikle dalgıç pompa uygulamalarında kullanılmakta olan pompa motorları gerek motor tasarım hatalarından, gerekse de yanlış motor-pompa konfigürasyonları seçiminden kaynaklanan hatalar nedeniyle çok düşük verimlerle çalışmaktadır. Sağlamlık, ucuzluk ve doğrudan yol verme gibi özelliklerinden dolayı pompa uygulamalarında genellikle indüksiyon motorları (İM) tercih edilmektedir. Fakat İM?lerin en büyük sorunu özellikle küçük ve orta güçte düşük enerji verimi ile çalışmalarıdır. Doğrudan yol vermeli sürekli mıknatıslı motorlar (DY-SMSM) yüksek güç yoğunluğuna sahip olmaları sebebiyle verimi yükseltmek adına İM?lere uygun bir alternatiftir. Fakat bu makinalarda doğrudan yol verme esnasında mıknatısların demagnetizasyonu ve en önemlisi doğada nadir bulunan mıknatısların kullanımından kaynaklı yüksek maliyet ve dışa bağımlılık sorunları araştırmacıları bu makinalara yeni bir alternatif arayışı içine itmektedir. Bu doğrultuda hem doğrudan yol verme özelliği hem de mıknatıs içermeyen yapısı ile doğrudan yol vermeli senkron relüktans motorlar (DY-SenRM) İM?lere uygun bir alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır. En basit tanımla bu tip motorlar çalışma prensibi bakımından relüktans motor ve İM?nin bir kombinasyonudur. DY-SenRM?de makinanın rotoruna uygun şekilde gömülen rotor barları ile doğrudan yol verme özelliği kazandırılırken, İM?lerin aksine rotor bakır kayıpları sürekli rejimde sıfıra indirilmektedir. Dahası SenRM?ler İM?lere kıyasla daha yüksek güç ve moment yoğunluğuna sahiptir. SenRM?lerin dezavantajlarına bakıldığında düşük güç faktörü ile çalışma ve rotordaki açıklıklardan kaynaklı yapısal entegrasyon problemleri göze çarpmaktadır. Bu problemler tasarım aşamasında iyi incelenip gerekli önlemler alınmalıdır. Gerekli olduğu durumlarda nadir element bulundurmayan mıknatısların kullanımı güç faktörü sorununu ortadan kaldırdığı gibi verimi de artırmaktadır. Bu projede dalgıç pompaları için 4 kW gücünde DY-SenRM tasarımı üzerine çalışılacaktır. Özellikle sulama amaçlı üretilen yer altı pompa sistemlerinde en çok tercih edilen 6 inç çapındaki dalgıç pompalarına uygun, yüksek verimli 4 kW gücünde bir DY-SenRM?nin tasarım optimizasyonunun yapılması ve gerçeklemesi amaçlanmaktadır. Optimizasyon algoritması olarak çoklu amaç diferansiyel evrim algoritması, benzerlerine göre öne çıkan hızlı yakınsama ve doğru sonuçlara ulaşma özellikleri göz önüne alınarak seçilmiştir. Tasarlanacak DY-SenRM?nin geçici rejim performansı, senkronize olabilme yeteneği, senkron çalışma performansı ve boyutu optimizasyonda göz önüne alınacak metriklerdir. Bu çalışmanın başarıyla sonuçlanması ile DY-SenRM?nin sadece pompa uygulamaları değil, diğer sabit hız uygulamalarında da düşük verimli İM?lerin yerini alması; dolayısıyla düşük maliyetli, yüksek verimli motor teknolojisinin yaygın hale gelmesi ön görülmektedir.Research Project Dron ve Arabalar gibi Hareketli Platformların İletişimine Yönelik Farklı Rezonanslarda Konik Radyasyon ve Konik Tarama Yapılmasına Olanak Sağlayan Çift Taraflı E Şeklindeki Düzlemsel Dizi Yama Antenlerin Tasarımı ve Geliştirilmesi(2023) Kılıç, Veli Tayfun; Tosun, Hüseyin; Şanlıer, Şaban Duran; 0000-0001-6806-9053; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Elektrik - Elektronik Mühendisliği Bölümü; Kılıç, Veli Tayfun; 01. Abdullah Gül University; 02. Mühendislik Fakültesi; 02.05. Elektrik & Elektronik MühendisliğiBu projede dron ve arabalar gibi hareketli platformların iletişimine yönelik farklı rezonanslarda konik yayılım ve konik tarama yapılmasına olanak sağlayan çift taraflı E şeklindeki anten elemanlarından oluşan düzlemsel dizi yama antenlerin tasarımı, analizleri, üretimi ve testleri gerçekleştirilmiştir. Tasarlanan dizilerin elektromanyetik simülasyonlar ile rezonans davranışları ve yayılım örüntüleri hesaplanmıştır. Modellenen dizilerin üretimleri tarafımızca gerçekleştirilmiş ve ölçümleri yapılmıştır. Ölçüm ve simülasyon sonuçları birbirleriyle uyumlu bulunmuştur. Sonuçlar tasarlanan dizilerin öngörüldüğü üzere 2.4 GHz ve 4.8 GHz?de ilk ve ikinci rezonanslarının oluştuğunu ve bu rezonanslarda konik yayılım ve konik taramanın gerçekleştiğini göstermektedir. Daha sonra, dizideki elemanların beslenmesine yönelik 1?e 8?lik güç bölücü tasarımları yapılmıştır. Tasarlanan güç bölücü simülasyonlar ile modellenmiş ve iletim ve yansıma kaybı parametreleri hesaplanmıştır. Modellenen güç bölücülerin üretim ve testleri de yine tarafımızca gerçekleştirilmiştir. Ölçüm ve simülasyon sonuçları birbirini desteklemektedir. Sonuçlar tasarlanan güç bölücünün 2.4 GHz frekansında giriş portunda düşük yansıma kaybı ve çıkış portlarında eşit sinyal seviyelerini gerçekleştirdiğini göstermektedir. Son adım olarak dizi antenin dronun altına yerleştirildiği uzak alan yayılım örüntü ölçümünü gerçekleştirdiğimiz bir deneysel kurulum meydana getirilmiştir. Gerçekleştirdiğimiz ölçümlerde dizi antenin simülasyonlarda olduğu gibi belirli düşey eksen açılarında en yüksek yayılımı sağladığı gözlemlenmiştir.Article Effects of Dry Particle Coating With Nano-and Microparticles on Early Compressive Strength of Portland Cement Pastes(Tulpar Academic Publishing, 2021) Yorulmaz, Hediye; Özuzun, Sümeyye; Uzal, Burak; İLkentapar, Serhan; Durak, Uğur; Karahan, Okan; Atis, C. D.; 01. Abdullah Gül University; 02.03. İnşaat Mühendisliği; 02. Mühendislik FakültesiIt is known that nano-and microparticles have been very popular in recent years since their advantages. However, due to the very small size of such materials, they have very high tendency to agglomeration particularly for nanoparticles. Therefore, it is critical that they are properly distributed in the system to which they are added. This paper investigated the effects of dry particle coating with nano-and microparticles to solve the agglomeration problem. For a clear evaluation, paste samples were preferred to detemine the compressive strength. Nano-SiO2 and nano-CaCO3, microCaCO3 and micro-SiO2, also known as silica fume, were selected as particulate additives. It was studied by the addition of various percentages (0.3, 0.7, 1, 2, 3 and 5%) of nano-and microparticles in cementitious systems, replacing cement by weight with and without dry particle coating. Dry particle coating was made by using a highspeed paddle mixer. Portland cement and additive particles were mixed at 1500 rpm for 30 seconds in high-speed powder mixer designed for this purpose. The 3-day compressive strength of the cement-based samples to which particles were added at the specified rates was determined and the effect of the dry particle coating on the early strength was investigated. According to the results, it was observed that the production of paste with the dry particle coating technique gave higher compressive strength compared to the production of paste directly in early period. Especially with dry particle coating, compressive strength increased more than 100% in paste samples containing 0.3% nano-SiO2 compared to direct addition without coating. © 2024 Elsevier B.V., All rights reserved.Research Project GEAKDES: Gerçek Zamanlı Deprem Afet / Süreç Yönetimi İçin Yapay Zekâ Temelli Akıllı Karar Destek Sistemi(TRDizin, 2024) Özmen, Mihrimah; Akın, Müge; Yüksel, Muhammed Burak; Dedetürk, Bilge Kağan; Özcan, Orkan; 0000-0001-8873-5287; 0000-0002-8026-5003; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü; Akın, Müge; Dedeturk, Bilge Kağan; 01. Abdullah Gül University; 02.03. İnşaat Mühendisliği; 02. Mühendislik FakültesiDepremler, dünya genelinde sıkça görülen ve ciddi etkiler yaratan doğal felaketlerdir. Modern teknoloji, özellikle sismik olarak aktif bölgelerde, gerçek zamanlı sismik ölçümlerle hızlı müdahale imkanı sağlar. Deprem sonrası hızlı ve doğru hasar tespiti, acil yardım ve kurtarma operasyonlarının etkin yönetilmesini sağlar. Depremlerin dünya çapında ekonomik ve insan kayıpları büyük boyutlardadır, özellikle sismik olarak aktif bölgelerde tehdit oluşturur. Bina güçlendirme çalışmaları ve afet önleme planları, toplumların depremlere karşı direncini artırabilir. Makine öğrenimi ve yapay zeka, depremle ilgili konularda önemli uygulamalara sahiptir. Bu teknolojiler, deprem hasar tahmini, sismik aktivite tahmini ve bina güçlendirme stratejilerinde kullanılır. GEAKDES projesi, bütünleşik bir afet karar destek sistemi sunmaktadır. Gerçek zamanlı makine öğrenmesi algoritmaları, deprem hasar tahminini bina, deprem, zemin gibi karakteristik özelliklerden elde ederek gerçekleştirmektedir. Bu bilgiler, uydu görüntü analizleri ile birleştirilerek daha yüksek doğrulukla deprem hasar tahmini yapılmasını sağlamaktadır. Ayrıca, deprem sonrası yardım ihtiyaçlarını tespit ederek lojistik ağ modeli çalıştırılmakta ve yardım rotaları belirlenmektedir. Proje kapsamında geliştirilen Maliyet Duyarlı Paralel ABC-ANN ve Maliyet Duyarlı Paralel GA algoritmaları, deprem hasar tahmininde yüksek doğruluk ve hızlı eğitim süreleriyle dikkat çekmektedir. Sentinel-2 ve Sentinel-1 uydu görüntüleri kullanılarak deprem sonrası hasar tespiti yapılmış, optik görüntülerle bina yıkımları, SAR görüntüleriyle zemindeki değişiklikler belirlenmiştir. Bu bilgilerin entegrasyonuyla %91 doğruluk elde edilmiştir. Açık kaynaklı Sentinel-1 SAR uydu görüntülerinin kullanımı, makine öğrenmesi yöntemlerine entegre edilerek deprem kaynaklı hasarın anlaşılmasına katkı sağlamıştır. GEAKDES, hasar tahmin bilgilerini kullanarak deprem bölgesi yardım ulaştırma planlamasına yönelik lojistik ağı modellemektedir. MM-CSA yaklaşımıyla rotalar hesaplanmış ve İkame Ürün Stratejisi ile pilot bölgelerde yardım dağıtım rotaları belirlenmiştir. Proje, elde edilen bilgi ve deneyimleri paylaşarak insanlığın faydalanmasını amaçlamaktadır.Article Hydroponic Agriculture with Machine Learning and Deep Learning Methods(Gazi Mühendislik, 2023) Bulut,Nurten; Hacıbeyoğlu, Mehmet; 0000-0002-1895-8749; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü; Bulut, Nurten; 01. Abdullah Gül University; 02. 04. Bilgisayar Mühendisliği; 02. Mühendislik FakültesiIn the face of the rapidly increasing population of our world today, researchers have turned to studies that use existing resources more effectively and efficiently in addition to searching for new resources in order to meet the rapidly decreasing needs such as raw materials and nutrients. The use of hydroponic agriculture, which is one of the alternative methods that can be used to meet the need for nutrients, which is one of the greatest needs of humanity, has become more popular day by day. The use of nutrient solution water instead of soil, the fact that it is not affected by weather conditions, that it can be applied indoors and that it can be vertically oriented are the characteristics that make hydroponic agriculture different from other agricultural methods. In addition, the lack of soil in this agricultural method brings with it the need for more observation and supervision. The aim of this study is to show that the observation and surveillance needs necessary to increase yield in hydroponic agriculture can be achieved using machine learning and deep learning methods. For this purpose, it has been observed that the efficiency of hydroponic agriculture has been increased in experimental studies conducted using five machine learning and deep learning methods. The deep learning method has achieved better results with 99.7% success compared to other methods.Research Project Karabuğday Nişastasından Yenilebilir Film Üretimi ve Nişastanın Yağ Asitleri ile Modifikasyonunun Film Mekanik Özellikleri Üzerine Etkisi(TÜBİTAK, 2022) Kahraman, Kevser; Aydemir, Levent Yurdaer; Koca, Esra; Oskaybaş Emlek, Betül; 0000-0002-2786-3944; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Mühendisliği Bölümü; Kahraman, Kevser; 01. Abdullah Gül University; 02.07. Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Mühendisliği; 02. Mühendislik Fakültesi; 02. 04. Bilgisayar MühendisliğiBu proje, karabuğdaydan yüksek saflıkta ve verimde nişasta üretilmesini, üretilen nişastanın çeşitli yağ asitleri (10C, 14C, 18C) kullanılarak elde edilen amiloz-lipit kompleksinden film üretimini amaçlamaktadır. Amiloz-lipit kompleksi üretiminde herbir yağ asidi için en etkili iki reaksiyon parametresi (sıcaklık, süre, pH, yağ asidi/nişasta oranı) belirlenmiştir. Herbir yağ asidi için en etkili iki parametre kullanılarak merkezi kompozit tasarım ile deneme tasarımları oluşturulmuş, komplekslerin kompleks indeks (KI), görünür amiloz, sindirilebilirlik, su bağlama-çözünürlük, çirişlenme, berraklık ve sineresis derecesi gibi özellikleri açısından karakterize edilmiştir. Kompleks oluşumunun nişastanın yapısına etkisi XRD ve FT-IR ile incelenmiştir. Amiloz-lipit kompleks oluşumu ile nişastanın enzime dirençli nişasta miktarı artmış, şişme gücü azalmıştır. En yüksek KI değerine sahip amiloz-kompleksi içeren nişastalar kullanılarak gliserol varlığında filmler üretilmiştir. Gliserol konsantrasyonu, çözelti sıcaklığı ve pH?nın film mekanik özelliklerine etkisinin araştırılması amacıyla, bu parametreler kullanılarak yanıt yüzey yöntemi ile deneme tasarımları oluşturulmuş, film üretimi gerçekleştirilmiş ve optimum film karakteristiklerine sahip film üretiminin sağlandığı parametreler belirlenmiştir. Optimum koşullarda amiloz-lipit kompleksi kullanılarak üretilen filmlerin gerilme dirençleri miristik (1,09 MPa) ve stearik asit (3,360 MPa) için kontrol filme göre daha yüksek, uzama değeri ise kaprik asit (%114,59) için daha yüksek bulunmuştur. Amiloz-lipit kompleksi kullanılarak üretilen filmlerin çözünürlük, nem ve kalınlık değerleri kontrollere göre daha yüksek bulunmuştur. En iyi su buharı bariyer özelliğine amiloz-miristik asit kompleks filmi (0,394 g.mm/m2.h.kPa) ile elde edilmiştir. SEM ve AFM görüntüleri amiloz-lipit kompleksi kullanımının film morfolojik ve topografik özelliklerine etki ettiğini göstermiştir. Su ile yüzey temas açısı sonuçlarına göre sadece amiloz-stearik asit kompleksi filmi hidrofobik yüzeye sahip olmuşlardır. Tüm sonuçlar genel olarak değerlendirildiğinde proje kapsamında karabuğday nişastasından enzime dirençli nişasta kaynağı olma potansiyeline sahip amiloz-lipit kompleksi oluşturmuş; oluşturulan bu komplekslerden mekanik özellikleri yüksek yenilebilir film üretimi gerçekleştirilebilmiştir.Article Citation - WoS: 4Citation - Scopus: 5Noise-Assisted Multivariate Empirical Mode Decomposition Based Emotion Recognition(Istanbul Univ-Cerrahapasa, 2018) Ozel, Pinar; Akan, Aydin; Yilmaz, Bulent; 01. Abdullah Gül UniversityEmotion state detection or emotion recognition cuts across different disciplines because of the many parameters that embrace the brain's complex neural structure, signal processing methods, and pattern recognition algorithms. Currently, in addition to classical time-frequency methods, emotional state data have been processed via data-driven methods such as empirical mode decomposition (EMD). Despite its various benefits, EMD has several drawbacks: it is intended for univariate data; it is prone to mode mixing; and the number of local extrema must be enough before the EMD process can begin. To overcome these problems, this study employs a multivariate EMD and its noise-assisted version in the emotional state classification of electroencephalogram signals. Emotion state detection or emotion recognition cuts across different disciplines because of the many parameters that embrace the brain's complex neural structure, signal processing methods, and pattern recognition algorithms. Currently, in addition to classical time-frequency methods, emotional state data have been processed via data-driven methods such as empirical mode decomposition (EMD). Despite its various benefits, EMD has several drawbacks: it is intended for univariate data; it is prone to mode mixing; and the number of local extrema must be enough before the EMD process can begin. To overcome these problems, this study employs a multivariate EMD and its noise-assisted version in the emotional state classification of electroencephalogram signals.Article Optimizing Parameters for Efficient Computation With Fully Homomorphic Encryption Schemes(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2025) Karaagac, Cavidan Yakupoglu; Rohloff, Kurt; 01. Abdullah Gül University; 02. 04. Bilgisayar Mühendisliği; 02. Mühendislik FakültesiIn this study, we aim to provide a parameter selection approach for the BFVrns scheme, one of the prominent fully homomorphic encryption (FHE) schemes. Selecting parameters for lattice-based FHE schemes poses a practical challenge for both experts and nonexperts. To solve this problem, we introduce a hybrid approach that combines theoretical approach with experimental analysis. First, we employ regression analysis to examine the impact of parameters on both performance and security. The varying behavior of FHE parameters in terms of performance, security, and ciphertext expansion factor (CEF) makes parameter selection more challenging. To address this issue, we employ a multi-objective optimization algorithm to determine the optimal parameter set for performance, CEF, and security simultaneously. As a result of this optimization, we obtain an improved parameter set that enhances performance at a given security level while ensuring correctness and resistance to lattice-based attacks, maintaining at least 128-bit security. Our results achieve an average similar to 5x reduction in CEF and generally better performance compared to the parameter sets in a previous BFVrns study. Our approach serves as a semi-automated parameter selection method for the PALISADE homomorphic encryption library, a widely recognized FHE library. This study sets a precedent for other FHE libraries.Article Thermal Stresses in SOFC Stacks: The Role of Mismatch Among Thermal Conductivity of Adjacent Components(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2021) Aydin, Ozgur; Matsumoto, Go; Shiratori, Yusuke; 01. Abdullah Gül UniversityGenerating power from renewable biogas in solid oxide fuel cells (SOFCs) is an environment-friendly, efficient, and promising energy conversion process. Biogas can be used in SOFCs via a reforming process for which dry reforming is more suitable as the reforming agent exists in the biogas mixture. Biogas can be directly reformed to H-2 -rich fuel stream in the anode chamber of a SOFC by the heat released during power generation. Exploiting the heat and water produced in the SOFC for internal reforming of biogas makes the energy conversion process very efficient; however, various challenges are reported. Thus, indirect internal reforming is opted for which a separate reforming domain is required. In an indirect internal reformer operating at usual conditions, dry reforming rate is quite high in the inlet and it decreases steeply toward the fuel outlet. Great temperature gradients develop over the reformer, since the dry reforming reaction is strongly endothermic. The abruptly varying rate of the reforming reaction affects the temperature fields in the adjacent components of SOFC and hence intolerable thermal stresses emerge on the SOFC components. In our preceding study, we graded the reforming domain, homogenized the temperature profile over the reforming domain, and executed performance and durability experiments. However, most of the experiments failed due to fracturing SOFC components hinting at existence of thermal stresses. In that study, we focused on minimizing the temperature gradients within the reforming domain; namely, we neglected the other processes. To eliminate the thermal stresses, we modeled the entire module of SOFC equipped with a reformer featuring a graded reforming domain. We found that the mismatch between the thermal conductivities of the adjacent module components is the major reason for the thermal stresses. When the mismatch is eliminated, thermal stresses disappear even if the reforming domain is not graded.Article TÜRKİYE VE BİRLEŞİK KRALLIK’TA GREVDE KAYBOLAN İŞGÜNÜ SAYISININ ÜCRET ÜZERİNDEKİ ETKİSİ(T.C. SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VE VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, 2019) Ünal, Emre; Köse, Nezir; 0000-0001-9572-8923; AGÜ, Yönetim Bilimleri Fakültesi, Ekonomi Bölümü; Ünal, Emre; 01. Abdullah Gül UniversityBu çalışmada, Türkiye ve Birleşik Krallık için ücret üzerinde enflasyon veekonomik büyümenin yanı sıra grevde kaybolan işgünü sayısının uzun ve kısadönem etkileri 1963-2015 dönemlerini kapsayan yıllık zaman serisi verilerikullanılarak Engle-Granger Eşbütünleşme Analizi ve Hata Düzeltme Modeliçerçevesinde incelenmiştir. Elde edilen bulgular, her iki ülkede de enflasyonunhem kısa hem de uzun dönemde, ekonomik büyümenin ise sadece kısadönemde ücretin belirleyicisi olduğunu göstermiştir. Ayrıca grevde kaybolanişgünü sayısının ücreti uzun dönemde pozitif yönde etkilediği buna karşın kısadönemde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisinin olmadığı bulunmuştur.Article Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş Sürecinde Muhalif Bir Figür: Nuri Demirağ ve Milli Kalkınma Partisi(Osman Kose, 2023) Karataş, Murat; Solak, Yeter; 01. Abdullah Gül University; 10. RektörlükThe political life in Turkey during the period of 1923-1945 showed a single-party characteristic. Turkey, which did not enter the Second World War in 1939-1945, faced some negativities brought by the war both during and after the war. These negativities have had a compelling effect on the government to switch to a multi-party system with the effect of external and internal factors. Nuri Demirağ founded the National Development Party while he was preparing to take a step towards a multi-party system in Turkey, forced by both domestic and foreign conditions. Although the party could not show an active presence in our political life, its establishment made an important contribution to the establishment of democracy culture and the Despite all the efforts of Nuri Demirağ as the founder and chairman of the party, the inconsistency in the party and the evaluation of party activities from the wrong points led to the party's indifference in political life. In 1957, the existence of the National Development Party in our political life came to an end quietly due to the fact that the party committee could not convene after the death of the party chairman, Nuri Demirağ.In this sense, our study aims to contribute to the literature by aiming to discuss the political adventure of the National Development Party, which stands at an important point in terms of the democratization process in our political life, and to reveal the role of its founder, Nuri Demirag, in this process. © 2024 Elsevier B.V., All rights reserved.
