Mühendislik Fakültesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12573/30
Browse
Browsing Mühendislik Fakültesi by Language "tur"
Now showing 1 - 20 of 100
- Results Per Page
- Sort Options
Research Project Alçaltıcı/Yükseltici Dc/Dc/Ac Eviricilerle Yüksek Performanslı Anahtarlamalı Relüktans Motoru Sürücü Sistemi Tasarımı Ve Gerçeklemesi(2021) Tekgün, Burak; Boynuegri, Ali Rifat; Yaşa , Yusuf; Alan, Irfan; 0000-0003-2720-8816; 0000-0001-7995-0540; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Elektrik - Elektronik Mühendisliği Bölümü; Tekgün, Burak; Alan, IrfanAnahtarlamalı relüktans motorları (ARM) 1800?lü yılların ortalarında keşfedilmesine rağmen, 1960?lı yıllarda yarı iletken anahtarların icat edilmesine kadar potansiyeli anlaşılamamış makinalardır. Modern yarı iletken teknolojisinin icadı ve gelişmesi ile birlikte ARM?lerin kullanımı yaygınlaşmıştır. ARM?ler basit yapıları, düşük üretim maliyetleri ve sağlamlıklarından dolayı birçok uygulamada tercih edilmişlerdir. Geleneksel olarak ARM, her bir faz için iki yarı iletken anahtar ve iki diyot kullanılarak oluşturulan sürücülerle sabit giriş gerilimi işlenerek, sırasıyla fazlar enerjilendirilmektedir. Faz sargılarındaki akımın enerjilendirilme esnasında yükselme süresi ve enerji kesildiği durumdaki akımın azalma süresi DC bara voltajına bağlıdır. Bu durum uygulamalarda enerjilendirme süresinin akımın sıfıra gitme süresi de göz önüne alınıp kısa tutulmasına, dolayısıyla komütasyon esnasında düşük tork üretimine, yüksek tork salınımına ve ortalama tork üretiminde azalmaya sebep olmaktadır. Bu projede, geleneksel sürücü topolojisinden farklı olarak ARM, bir DC/DC dönüştürücü ve tek fazlı bir tam-köprü evirici yardımı ile ideale yakın bir enerjilendirme akımı oluşturularak ARM daha yüksek performans ile kontrol edilmesi sağlanmıştır. Projede önerilen ARM sürücüsü her bir fazı bir DC/DC dönüştürücü ve bir tam-köprü evirici içeren modüler yapılı sürücülerden oluşmaktadır. Önerilen sürücü yapısını geleneksel ARM topolojilerinden ayıran özelliği DC/DC dönüştürücü devresidir. Burada makinanın faz sargılarının ihtiyaç duyduğu akım dalga şekli DC/DC dönüştürücü ile sağlanmaktadır. Tork üretiminin pozitif olabilmesi için stator ve rotor kutuplarının tam hizalandığı andan kısa bir süre önce negatif gerilim uygulanarak, faz akımının hızlı bir şekilde kesilmesi gerekmektedir. Bu durumda ise gerilim önerilen devredeki tam-köprü devresi yardımıyla tersine çevrilerek ve DC/DC dönüştürücünün çıkış gerilimi en yüksek seviyesine getirilmek suretiyle akımın hızlı şekilde sıfıra inmesi sağlanmıştır ve böylelikle makinanın performansı artmıştır. sadece DC/DC çevirici katında yüksek frekanslı anahtarlama olduğundan anahtarlama kayıplarının azalarak ve geleneksel topolojiye göre daha yüksek verim sağlanmıştır. Önerilen sürücü sisteminin AC motorların sürücüleri olarak yenilenebilir enerji sistemlerinde ara yüz elemanı olarak uygulanabilir olması, arıza giderme zamanında önemli ölçüde azalmaya neden olarak üretimdeki sürdürülebilirliğin artırılmasına destek olacağı öngörülmektedir.Article Ardıl Baraj Yıkılmasının Mansapta Bulunan Elastik Yapı Üzerindeki Etkisinin Yapı-Sıvı Etkileşim Yöntemi ile İncelenmesi(Iğdır Üniversitesi, 2020) Dincer, Ali Ersin; Demir, Abdullah; 0000-0002-4662-894X; 0000-0002-6392-648X; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü; Dincer, Ali Ersin; Demir, AbdullahBu çalışmada yazarlar tarafından geliştirilen bir yapı-sıvı etkileşim yöntemi idealize edilmişardıl baraj yıkılması problemi için test edilmiştir. Bu doğrultuda geliştirilen yöntemde, sıvı kısımyumuşatılmış tanecik hidrodinamiği (smoothed particle hydrodynamics - SPH) ile, katı kısım ise sonluelemanlar (finite element – FE) yöntemi ile modellenmiş ve katı ile sıvı arasındaki akupaj, kontakmekanik kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Aynı geometrideki ardıl barajlar aralarında mesafebırakmaksızın yerleştirilmiştir. En yüksek konumdaki barajın doluluk oranındaki değişim dikkatealımıştır. Yıkılan barajların mansaptaki elastik bir yapıya etkisi hem yapının deformasyonu yönündenhem de akışkandaki basınç dağılımları yönünden test edilmiştir. Ayrıca serbest akışkan yüzeyi profillerive su hızı profilleri de çalışmada sunulmuştur.Article Artık malzemelerden Box Behnken test dizaynı kullanılarak hafif geopolimer beton üretimi(TÜBİTAK ULAKBİM Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi Cahit Arf Bilgi Merkezi, 2020) SONER TOP; Hüseyin KUDAK; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Mühendisliği BölümüBu çalışmada, artık malzemelerden hibrit geopolimer beton üretim olanakları araştırılmıştır. Bu amaçla, Sugözü Termik Santrali ve Afşin/Elbistan Termik Santrali’nden uçucu küller ile Soda Sanayii’nden Solvay Prosesi artıkları temin edilmiştir. Büyük çoğunluğu yüksek fırın cürufu ve uçucu küllerden oluşan CEM V/A kompoze çimento da geopolimer beton üretiminde kullanılmıştır. Kullanılan malzemelerin karakterizasyonu XRD ve XRF yöntemleri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Geopolimerizasyonu sağlamak üzere sodyum meta silikat (Na2SiO3) alkali aktivatör olarak kullanılmıştır. Na2SiO3 çözelti haline getirilerek 5M konsantrasyonunda harca katılmıştır. Harcın oluşturulması sırasında ekstra su kullanılmamıştır. Box Behnken İstatistiksel test dizaynı kullanılarak farklı oranlardaki artık malzeme ilavelerinin elde edilen geopolimer beton örneklerin tek eksenli basınç dayanımı, sertlik, birim hacim ağırlık, su emme ve sonik hız özelliklerine etkileri incelenmiştir. Kuadratik modeller, test sonuçları doğrultusunda Box Behnken test dizaynında en uygun modeller olarak belirlenmiştir. R2 değeri 28 günlük tek eksenli basınç dayanımları için % 90,48, Shore sertlikleri için % 81,67, birim hacim ağırlıkları için % 94,85, su emme değerleri için % 92,09 ve sonik hız değerleri için ise % 87,74 olarak belirlenmiştir. Hibrit geopolimer beton üretimi sırasında 1570-1725 kg/m3 arasında değişen birim hacim ağırlıklarına sahip beton numunelerden 7-24 MPa arasında değişen tek eksenli basınç dayanımları elde edilmiştir. Elde edilen tüm geopolimer beton örnekler hafif beton sınıfında yer almıştır.conferenceobject.listelement.badge Autonomous UAV Navigation via Deep Reinforcement Learning Using PPO(Institute of Electrical and Electronics Engineers Inc., 2022) Kabas, Bilal; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Elektrik - Elektronik Mühendisliği Bölümü; Kabas, BilalBu çalışmada, otonom hareket edebilen insansız hava araçları (˙IHA) için bilgisayar görüsü tabanlı bir navigasyon sistemi önerilmektedir. Önerilen navigasyon sistemi yapay sinir ağı tabanlı yüksek seviyeli bir kontrolcüye dayalıdır. Bu çalışmada bir derin pekiştirmeli öğrenme yöntemi olan PPO (yakınsal politika optimizasyonu) algoritması kullanılarak yapay sinir ağının sürekli bir ödül fonksiyonu ile uçtan uca eğitilmesi sağlanmaktadır. Önerilen sistem, Unreal Engine ve Microsoft AirSim kullanılarak oluşturulan simülasyon ortamlarında farklı kamera modlarından alınan imge türleri için test edilmiştir. Bu çalışmada ele alınan navigasyon problemi için RGB kamera kullanılarak %96 başarı oranına ulaşılmıştır. RGB kameraların derinlik kameralarına göre daha hafif olması ve eğitilen yapay sinir ağının 170.000’den daha az parametreye sahip olması, önerilen navigasyon sisteminin mikro hava araçlarında kullanılmasını mümkün kılmaktadır. Kaynak kodları erişime açık olarak paylaşılmaktadır.Article Batık Minarelerde Su Seviyesinin Yapıya Olan Etkisinin Sayısal Olarak İncelenmesi(Iğdır Üniversitesi, 2021) Demir, Abdullah; Dinçer, Ali Ersin; 0000-0002-6392-648X; 0000-0002-4662-894X; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü; Demir, Abdullah; Dincer, Ali ErsinBaraj göllerinin, sular altında bıraktığı yerleşim yerlerinin, su üstünde kalan son mirasları minarelerdir. Türkiye’de iki adet batık minare bulunmaktadır ve su üstünden görülebilmeleri ile cazibe merkezleri haline gelmişlerdir. Uzun yıllar sular altında kalması bu yapıların malzeme kalitesinin düşmesine sebep olmuştur/olacaktır. Bunun yanında; olası bir deprem esnasında var olan zemin hareketine ek olarak suyun çalkalanma etkisinin de eklenmesi bu minarelerin davranışlarının öngörülmesini daha da zorlaştırmaktadır. Yüksek Deprem riski barındıran bölgelerde yer alan her bu yapıların deprem esnasında su ile yapacağı etkileşimin sonuçlarının irdelenmesi gerekmektedir.Bu kapsamda su altında kalan minarelerin davranışlarını incelemek için idealleştirilmiş 2 boyutlu model oluşturulmuş ve yakın fay hareketleri uygulanmıştır. İdealleştirilmiş modelin analizi için tam akupajlı bir yapı-sıvı etkileşim (FSI) modeli kullanılmıştır. Bu modelde yapı kısmın modellenmesi için sonlu elemanlar yöntemi (FEM), sıvı kısmın modellenmesi için ise yumuşatılmış parçacık hidrodinamiği (SPH) kullanılmıştır. Bu iki farklı yöntem ile modellenen alanların etkileşimi için ise kontak mekanik kullanılmıştır. Kullanılan FSI yöntemi birçok problemin çözümü ile doğruluğu kanıtlanan geçerli bir yöntemdir. Farklı su seviyeleri ile oluşturulan idealleştirilmiş modeller, geliştirilen FSI yöntemi ile analiz edilmiş ve sonuçlar karşılaştırmalı olarak sunulmuştur. Elde edilen sonuçlar batık minarelerde su kütlesi etkisinin yakın fay altında ne kadar yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Su seviyesindeki değişim ile bu etki doğal olarak değişim göstermektedir. Çalışma kapsamında farklı su seviyeleri incelenerek batık minareler üzerindeki su kütlesi etkisi ayrıntılı olarak incelenmiştir.Article Bazı geleneksel Türk gıdalarından laktik asit bakterilerinin izolasyonu(2021) DOĞAN Osman; CEBECİ Aysun; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Mühendisliği Bölümü; CEBECİ, AysunAmaç: Bu çalışma ülkemizde geleneksel yöntemlerle üretilen gıda ürünlerindenlaktik asit bakterilerinin izolasyonunu ve tanımlanmasını sağlamak amacıylayapılmıştır.Materyal ve Yöntem: Çalışma kapsamında Van otlu peynir ve ekşi hamur örneğikullanılmıştır. Bu örnekler içerdikleri laktik asit bakterileri için çalışılmış vetanımlanmaları için biyokimyasal ve PCR bazlı moleküler biyolojik tekniklere tabitutulmuşlardır. Biyokimyasal testler kapsamında örnekler, Gram reaksiyonları,katalaz aktivitesi, gaz üretimi, 10oC ve 45oC'de, %6 ve %16 NaCl konsantrasyonda,pH 4.4 ve pH 9.6’da gelişim göstermeleri açısından incelenmiştir. Moleküler biyolojideneyleri kapsamında ise tür ve suş düzeyinde tanımlama için PCR-RFLP, 16SrRNA gen dizileme ve RAPD-PCR teknikleri kullanılmıştır.Araştırma Bulguları: Bir dizi mikrobiyolojik deneylerin sonucunda 26 adet bakteripotansiyel laktik asit bakterisi olarak izole edilmiştir. Bunlardan 25 adedininLactobacillus, Pediococcus ve Enterococcus cinslerine ait olduğu tespit edilmiş vetür ve suş düzeyinde tanımlanmaları sağlanmıştır. Kalan bir adet izolat iseStaphylococcus hominis olarak tanımlanmıştır.Sonuç: Çalışmamız sonucunda 25 adet laktik asit bakterisi gen dizileme ve RAPDPCR teknikleri kullanılarak tür ve suş düzeyinde başarıyla tanımlanmıştır.Research Project Benzotiyeno[3,2-B][1]Benzotiyofen (BTBT) Tabanlı, Yüksek Performanslı N-Tipi/Ambipolar Yarı-İletkenlerin Geliştirilmesi Ve Yüksek Hızda Alan-Etkili Transistör (OFET) Uygulamaları(TUBİTAK, 2019) Usta, Hakan; Demirel, Gökhan; 0000-0002-0618-1979; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Mühendisliği Bölümü; Usta, HakanBu projede, daha önce literatürde bulunmayan, özgün kimyasal yapılara sahip 6 farklı düşük LUMO’lu BTBT-tabanlı yarı-iletken moleküler malzeme quantum mekaniksel hesaplamalarla teorik olarak tasarlanmış ve sentezlenmiştir. Bu yeni yarı-iletkenlerin saflaştırma sonrası detaylı bir şekilde yapısal, fizikokimyasal ve optoelektronik karakterizasyonları yapılıp organik alan-etkili transistör uygulamaları çalışılmıştır. Bunun sonucunda, dünyada ilk defa n-tipi olarak çalışabilen ve oldukça yüksek yarı-iletkenlik performansı gösteren (μe = 0.6 cm2 /V·s; Ion/Ioff = 107 -108 ) BTBT yarı-iletken molekülü, D(PhFCO)-BTBT, perflorofenilkarbonil grupları ile geliştirilmiştir. Geliştirilen D(PhFCO)-BTBT molekülü, son yılların en önemli π-sistemlerinden birisi olan BTBT yapısının elektron iletimi yapabileceğini literatürde ilk defa göstermesinin yanında, sahip olduğu yüksek elektron akışkanlığı ile literatürdeki sayılı n-tipi yarı-iletken moleküllerden birisi olarak kayda geçmiştir. Alkildisiyanovinilen ile fonksiyonelleştirilmiş D(C7CC(CN)2)-BTBT ise literatürde geliştirilmiş ilk solüsyondan proses edilebilir n-tipi BTBT (μe = 0.001 cm2 /V·s, Ion/Ioff = 104 ) yarı-iletken molekülü olmuştur. Karbonil ve disiyanovinilen fonksiyonelleştirmelerinin BTBT yapısındaki LUMO ve molekül-içi düzlemsellik etkisinin daha önceki π-sistemlerinden oldukça farklı olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Geliştirilen moleküler yarı-iletkenlerin moleküler dizilim/morfolojik/mikro-nanoyapı özellikleri dikkatlice incelendiğinde fonksiyonel grupların ve sübstitüyenlerin yarı-iletkenlik üzerindeki etkisi ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca, bu projede geliştirilen farklı π-sistemlere sahip yarı-iletken kütüphanesinin detaylı incelemesi sonucunda “kimyasal yapı-optoelektronik özellikler-aygıt performansı” ilişkileri detaylı olarak çalışılmış, elektron-iletim özelliği olan yeni BTBT malzemelerinin geliştirilmeye devam edilmesi için ileriki çalışmalara ışık tutacak önemli bulgulara erişilmiştir.Article BETON DAYANIM ÖZELLİKLERİNİN YÜZEY TEPKİ YÖNTEMİ, GENETİK ALGORİTMA VE YAPAY SİNİR AĞLARI İLE TAHMİNİ(Süleyman Demirel Üniversitesi, 2022) Başpınar Tuncay, Ebru; Köken, Ekin; Kılınçarslan, Şemsettin; 0000-0003-0178-329X; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Mühendisliği Bölümü; Köken, EkinBu çalışmada, beton dayanım özellikleri yüzey tepki yöntemi, genetik algoritma ve yapay sinir ağları yöntemleri ile tahmin edilmiştir. Altı farklı beton agregası kullanılarak küp (10x10x10 cm) ve prizmatik (15x15x60 cm) beton numuneleri hazırlanmış ve beton tek eksenli basınç dayanımı (UCSc) ve eğilme dayanımının (FSc) tahmin edilmesi için bazı modeller geliştirilmiştir. Geliştirilen modellerde beton yoğunluğu (ρc), beton agregalarının Los Angeles aşınma kaybı (LAA) ve betonlara ait P dalgası hızı (Vpc) gibi parametreler kullanılmıştır. Elde edilen modellerin performansları bazı istatistiksel göstergeler ışığında değerlendirilmiş olup genetik algoritma ve yapay sinir ağlarını temel alan yöntemlerin beton dayanım özelliklerini tahmininde başarılı bir şekilde kullanılabileceği belirlenmiştir.Research Project Biyonik Elin Faaliyete Hazırlanmasında Kaldırılacak Cisme Dair Ağırlık Algısının Beyin Sinyalleriyle Belirlenmesi(TÜBİTAK, 2022) Yılmaz, Bülent; Ulutabanca, Halil; Ünal, Ramazan; Altındiş, Fatih; Sarrafikhosrowshah, Mahsa; 0000-0003-2954-1217; 0000-0002-3891-935X; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Elektrik - Elektronik Mühendisliği Bölümü; Yılmaz, Bülent; Altındiş, FatihÜst ekstremite için kullanılan protezler ampütasyonun seviyesine göre farklılık arz ettiği gibi protezin hareket ettirilmesi için kullanılan yöntemler de çeşitlidir. Protezlerin kozmetik, omuz hareketine bağlı çalışan, miyoelektronik ve elektroensefelografi (EEG) sinyalleriyle kontrol edilen türleri mevcuttur. Ancak, sezgisel ve doğal olmayan protez kontrolü kullanıcı üzerinde büyük bir mental yüke neden olmaktadır. Bu projede, EEG ve EMG sinyalleri birlikte kullanılarak biyonik el protezinin kontrolünün kullanıcının görsel ağırlık algısından faydalanılarak daha iyi hale getirilmesini amaçlayan bir sistem geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu sistem ile hastaların mekanik bir protezi kullanırken duyabilecekleri fiziksel ve mental yükü/rahatsızlığı azaltmak hedeflenmiştir. Hastaların gördükleri cisimlerin ağırlığının beynin görsel yollarla algıladığı ölçüde değerlendirilmesi ile, üretilecek olan prototip elin ön koşullandırılması sağlanacaktır. Bu sayede hastanın cismi tutarken omzundan uyguladığı kuvvet azalacak ve mental yük hafifletilecektir. Bu amaçla öncelikle deneklerin EEG ve elektromiyografi (EMG) sinyalleri alınarak bilgisayar ortamında işlenmesi sağlanmış ve sonrasında gerçek zamanlı bir uygulama yapılmıştır. İlk aşamada, protez kullanıcılarının motor niyet dalgalarından yararlanılarak protezlerin çalıştırılmasını hedefleyen bir araştırma yapılmış ve 30 sağlıklı katılımcıdan EEG verileri alınarak makine öğrenmesi yaklaşımlarının sınıflandırma başarıları (protezi aktif hale getirme niyetlerinin tespiti) incelenmiştir. İkinci aşamada, 31 adet sağlıklı katılımcının cisme uzanırken, cismi havaya kaldırırken ve cismi başlangıç konumuna bırakırken EEG ve EMG sinyalleri senkronize olarak kaydedilmiştir. Bu sinyallerin öznitelikleri belirlendikten sonra sınıflandırma işlemleri ile cismin ağır, orta ağırlıkta ya da hafif olduğu tespit edilmiştir. Biyosinyal işleme çalışmalarıyla paralel olarak protez el ve bilek tasarımlarının ve üç boyutlu baskılarının elde edilmesi gerçekleştirilmiştir. Protez elin açılıp kapanması için omuz hareketinin kullanılması ve bilek sertliğinin kontrolünde ise yüksek torka sahip minik bir motorun biyosinyallerin işlenmesi ve üretilen otomatik karar ile sürülmesi hedeflenmiştir. Ayrıca, geliştirilen protezin karakterizasyonu yapılmıştır. 20 adet sağlıklı bireyden alınan çok kanallı EEG sinyallerinin Fourier tabanlı senkrosıkıştırma dönüşümü (FSSD) ve tekil değer ayrıştırma (SVD) yaklaşımları ile özniteliklerinin çıkarılarak sınıflandırılması sonucunda protezin bilek kısmının sertliğinin kontrolü sağlanmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak, bireyler protezi kullanırken gördükleri cismin ağırlığının sistem tarafından algılanması ve o cismi kaldırmak istediklerinde protezin bu ağırlığa göre önkoşullandırılması mümkün olmaktadır.conferenceobject.listelement.badge Blockchain Based User Management System(IEEE, 2020) Temiz, Mustafa; Soran, Ahmet; Arslan, Halil; Erel, Hilal; 0000-0003-0683-1836; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü; Soran, Ahmet—Blokzinciri, çeşitli kriptografi teknikleri kullanılarak birbirine bağlanmış bloklar içerisinde bulunan verilerin, ağ üzerinde diğer noktalara dağıtılmasıyla oluşturulan güvenilir ve şeffaf bir yapıdır. Mevcut veri tabanı işlemlerinden farkı, yetki ve sorumlukların tek bir merkezi otoritede bulunmaması, bu yetki ve sorumlulukların ağda bulunan diğer düğümlere dağıtılarak görev paylaşımı sağlanmasıdır. Bunu sağlayabilmek için eşler arası ağ altyapısı kullanılmaktadır. Fakat bu aşamada güvenlik anlamında kimlik doğrulama işlemi temel güvenlik mekanizmalarından birini oluşturmaktadır. Bu çalışmada, blokzincirdeki hız sorunlarına çözüm olabileceği düşünülen, daha güvenilir ve güncel teknolojilerle entegre olacak şekilde çalışabilen bir kullanıcı yönetim sistemi önerilmektedir.conferenceobject.listelement.badge Blockchain-based Fog Computing Applications in Healthcare(IEEE, 2020) Adanur, Beyhan; Bakir-Gungor, Burcu; Soran, Ahmet; 0000-0003-4983-2417; 0000-0002-2272-6270; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü; Adanur, Beyhan; Bakir-Gungor, Burcu; Soran, Ahmet— Son zamanlarda blokzincir teknolojisinin sağlık alanında kullanımı artmıştır. Blokzincir teknolojisinin sağlık alanına getirdiği birçok yenilik olmasına rağmen, halen çözülmeyi bekleyen problemleri mevcuttur. Bu problemlere alternatif çözümler getirmesi amacıyla, sis bilişimin blokzincir teknolojisi ile birlikte kullanılması gündeme gelmiştir. Bu çalışmada, blokzincir tabanlı sis bilişim teknolojisinin sağlık alanındaki uygulamaları incelenmektedir. Sunulan çalışmanın amacı, sağlık alanında, blokzincir ve sis bilişiminin etkileşimli bir şekilde kullanımı hakkında okuyucuların fikir edinmelerini sağlamaktır. Bu amaç doğrultusunda öncelikle, sis bilişimi ve blokzincir teknolojileri tanıtılmıştır. Sonrasında, alanların birbirlerine entegrasyonu, bu teknolojilerin beraber kullanımının sağlık alanına getirdiği avantajlar ve dezavantajlar tartışılmış ve bu teknolojilerin beraber kullanımlarına dair sistem önerisinde bulunulmuştur.Research Project Bor Zengini Amorf Malzemeler(TUBİTAK, 2020) Durandurdu, Murat; https://orcid.org/0000-0001-5636-3183; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Mühendisliği Bölümü; Durandurdu, MuratBu TÜBİTAK 1001 projesi kapsamında, bor zengini farklı amorf malzemeler [B1-xSix, B1-xCx, B1- xOx, ve B1-xLix (0, 5 ≥ � ≥ 0,05)] ab initio moleküler dinamik tekniği kullanılarak sıvı hallerin hızlıca soğutulması sonucu modellenmiş ve bu malzemelerin atomik yapıları, elektronik yapıları ve mekanik özellikleri ayrıntı olarak araştırılmıştır. Bunlara ek olarak, bu malzemelerin bazı oranlarının yüksek basınçtaki davranışları incelenmiştir. Bazı malzemelerde, örneğin BC ve BO malzemelerinde, bor oranının artmasıyla iki boyutlu yapıdan üç boyutlu yapıya geçiş gözlemlenmiştir. Ayrıca yüksek bor oranlarında, B12 icosahedralların oluştuğu bulunmuştur. B12 molekülüne ek olarak nano boyutunda B7, B10, B14, B16 kafes moleküllerinin oluşumu bazı malzemelerde gözlemlenmiştir. Modellenen malzemelerin her birinin yarıiletken özelliği gösterdiği fakat yasak band aralığında bor oranına bağlı genel bir eğilim olmayıp dalgalanmaların olduğu bulunmuştur. B12 moleküllerinin oluşumunun malzemelerin mekanik özelliğini dikkate değer bir şekilde etkilediği ve bor oranı yüksek olan malzemelerin daha sert bir özellik gösterdiği bulunmuştur. Yüksek basınç uygulamasıyla, malzemelerin daha yoğun bir amorf yapıya faz geçişişi yaptığı ve malzemeye bağlı olarak, faz geçişlerinin tersinir ya da tersinir olmayan faz geçişleri olduğu gözlemlenmiştir.Article Çok işçili montaj hatlarında istasyon ve kaynak yatırımı maliyetinin enküçüklenmesine yönelik tavlama benzetimi ve tam sayılı doğrusal programlamaya dayalı yeni bir algoritma(Dicle Üniversitesi, 2018) Şahin, Murat; Kellegöz, Talip; Söylemez, İsmet; 0000-0002-8253-9389; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü; Söylemez, İsmetStandardize edilmiş ürünlerin üretiminde yaygın olarak kullanılan montaj hatları önemli bir akış tipi üretim şeklidir. Buhatların dengelenme problemleri üretim ve kaynak yatırımı maliyetlerinin enküçüklenmesi açısından büyük önem arzetmektedir. NP-zor bir yapıya sahip olan probleme endüstriyel ortamlarda yaygın olarak karşılaşılmasına karşın makulsüreler içerisinde kesin çözüm yöntemleri ile çözümü mümkün olmayabilmektedir. Bu çalışmada yenilenebilir kaynakyatırımı maliyetini de dikkate alan çok işçili montaj hattı dengeleme problemine yönelik yeni bir algoritma sunulmuştur.Önerilen algoritmada tamsayılı doğrusal programlama ile çözülecek olan alt problemler tavlama benzetimi yöntemi ilebelirlenmiştir. Literatürde montaj hattı dengeleme problemlerinde sıklıkla tercih edilen rassal sayılar dizisi kullanılarakgörevlerin hangi önceliklerle atanacağı belirlenmiştir. Tavlama benzetimi ve tamsayılı doğrusal programlamanın birliktekullanımına dayanan algoritmanın etkinliği test problemleri üzerinde ölçülmüştür. Tavlama benzetimi sezgiseli C#programlama dilinde kodlanmış ve oluşturulan her bir alt problemin tamsayılı doğrusal programlama modeli CPLEX10.2 çözücü kullanılarak 3.2 GHZ /4 GB Ram’a sahip bilgisayarda koşturulmuştur. Tavlama benzetiminde aynı altproblemler oluşturulması durumunda hafızada kaydedilen çözüm ve atamalar kullanmıştır. Bunun temel nedenimatematiksel model ile çözülen alt problemlerde aynı modelin oluşturulması durumunda elde edilecek sonuçlara dahaönceden ulaşılmış olmasıdır. Bu sayede algoritmanın daha hızlı bir şekilde çalışması gerçekleştirilmiş olup, çözülen vetekrarlanan matematiksel model sayıları özetlenerek sunulmuştur. Geliştirilen algoritmanın orta ve büyük boyutluproblem örneklerinde kabul edilebilir kalitede çözümler üretebildiği gözlemlenmiştir. Montaj hattı problemlerine ilişkinliteratürde bulunan çalışmalar dikkate alındığında, ilgili problem üzerindeki çalışmaların eksikliğine vurgu yapılmıştır.Research Project Çok Ölçekli Malzeme Modellemesi Yoluyla Talaşlı İmalat Çıktılarının Daha Kapsamlı Ve Doğru Analizi(TUBİTAK, 2020) Bal, Burak; LAYEGH KHAVIDAKI, SEYD EHSAN; 0000-0002-7389-9155; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Makine Mühendisliği Bölümü; Bal, Burak; LAYEGH KHAVIDAKI, SEYD EHSANİnconel 718 savunma sanayi, uzay-havacılık ve otomotiv için kullanılan ve ileride kullanım alanı daha da genişleyebilecek olan süper alaşımdır. Bu projede Inconel 718 süper alaşımının talaşlı imalat sonucunda yüzeyinde oluşan kalıntı gerilimler, sertlik değişimleri ve kesici takımda oluşan aşınmalar gözlenmiştir. Talaşlı imalat simülasyonları için kullanılan Deform 2D programına, klasik Johnson-Cook malzeme modeli yerine, kristal plastisite tabanlı çok ölçekli malzeme davranışı tanıtılarak daha kapsamlı ve deneysel veriye daha yakın analizler yapılmıştır. Bu konunun seçilme nedeni, gerçek deneysel sonuçlara daha yakın sonuçlar elde edilip beklenmedik üretim hataları ve denemeleri en aza indirebilecek bir yöntem geliştirmektir. Bugüne kadar gerçekleştirilen talaşlı imalat simülasyonlarında malzeme davranışı genellikle tek ölçekli gerinim pekleşmesi, gerinim hızı pekleşmesi ve sıcaklık yumuşamasını kapsayan Johnson-Cook malzeme modelleri ile gerçekleştirilmiştir ve bu modeller malzemelerin mikroyapısal girdilerini içermemektedir. Bu projede ise Johnson-Cook malzeme modeli ile ve karşılaştırmalı olarak çok ölçekli kristal plastisite tabanlı malzeme modeli ile 2D deform programında farklı kesme hızlarında ve farklı ilerleme hızlarında simülasyonlar gerçekleştirilmiştir. Bu projede ilk olarak, Inconel 718 malzemesinin talaşlı imalat deneylerini yapılarak sonuçları gözlenmiştir. Daha sonra Johnson-Cook malzeme modellemesiyle gerçekleştirilen simülasyon sonuçları gözlenmiştir. Son olarak da Inconel 718 süper alaşımının kristal plastisite modelinin yapılması ve mikroyapı girdileri ile elde edilen kristal plastisite modeli ile çıkarılan çok ölçekli ve çok eksenli malzeme davranışının Deform 2D simülasyonlarına tanıtılarak simülasyonu gerçekleştirip, elde edilen sonuçlar gözlenmiştir. Yapılan simülasyonlar ve deney sonucunda, iki farklı malzeme modelin deneysel sonuçlarla karşılaştırılması yapılmıştır. Mikroyapı girdileri ile elde edilen kristal plastisite modeli ile çıkarılan çok ölçekli ve çok eksenli malzeme davranışının, tek ölçekli malzeme davranışı ile karşılaştırıldığında deneysel sonuçlara daha yakın sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir. Böylelikle çok ölçekli malzeme modellemesiyle gerçekleştirilen simülasyonların daha gerçekçi ve güvenilir sonuçlar gösterdiği kanıtlanmıştır.conferenceobject.listelement.badge Comparison of Lung Tumor Segmentation Methods on PET Images(IEEE, 2015) Eset, Kubra; Icer, Semra; Karacavus, Seyhan; Yilmaz, Bulent; Kayaalti, Omer; Ayyildiz, Oguzhan; Kaya, Eser; 0000-0002-8473-9720; 0000-0003-2954-1217; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Elektrik - Elektronik Mühendisliği Bölümü; Yilmaz, Bulent; Ayyildiz, OguzhanAkciğer kanseri, tüm dünyada kansere bağlı gerçekleşen ölümlerin en sık nedenidir. Son zamanlarda, tümör içi 18Fflorodeoksiglukoz (FDG)’un tutulumunun düzgünlük, pürüzlülük ve düzenliliğini (yani tekstür özelliklerini) tanımlamak için PET görüntüleri üzerinde çeşitli görüntü işleme yaklaşımları kullanılmaktadır. Bunun ilk ve önemli aşaması tümörlü bölgenin diğer bölgelerden başarıyla ayrıştırılması, yani segmentasyonudur. Bu çalışmada, 36 hastadan alınan tek veya çok kesit görüntüler üzerinde kortalamalar, aktif kontur (yılan), Otsu eşikleme yaklaşımlarını kullanarak elde edilmiş alan ve hacimlerin ekibimizdeki nükleer tıp uzmanı tarafından değerlendirmesiyle karşılaştırması yapılmıştır. Sonuç olarak, Otsu eşikleme algoritmasının daha seçici davrandığı gözlenmiştirOther Comparison of Machine Learning Classifiers for Protein Secondary Structure Prediction(IEEE, 2018) Aydin, Zafer; Kaynar, Oguz; Gormez, Yasin; Isik, Yunus Emre; 0000-0001-7686-6298; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü; Aydin, ZaferProteinlerin üç boyutlu yapılarının tahmin edilmesi teorik kimya ve biyoenformatik için önemli problemlerden biridir. Protein yapı tahmininin en önemli aşamalarından biri ise ikincil yapı tahminidir. Protein veritabanlarındaki verilerin hızlı artışı ve yakın zamanda geliştirilen farklı öznitelik çıkarma yöntemleri neticesinde ikincil yapı tahmini için kullanılan veri setleri boyut ve örnek sayısı bakımından büyümektedir. Bu nedenle hızlı çalışan ve belirli bir doğruluk oranını sahip tahmin algoritmaların kullanılması önem kazanmaktadır. Bu çalışmada iki aşamalı hibrit bir sınıflandırıcının ikinci aşaması için çeşitli sınıflama algoritmaları, EVAset veri seti kullanılarak hem orijinal boyutlu uzayda hem de bilgi kazancı metriği ile boyutu düşürülen uzayda optimize edilmiştir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda en başarılı tahmin yöntemi destek vektör makinası olurken model eğitme süresi bakımından en hızlı yöntem aşırı öğrenme makinası olarak elde edilmiştir.Other Comparison of NR and UniClust Databases for Protein Secondary Structure Prediction(IEEE, 2018) Aydin, Zafer; Kaynar, Oguz; Gormez, Yasin; 0000-0001-7686-6298; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü; Aydin, ZaferProteinlerin üç boyutlu yapılarının tahmin edilmesi teorik kimya ve biyoenformatik için önemli problemlerden biridir. Üç boyutlu yapı tahminin en önemli aşamalarından biri ise ikincil yapı tahminidir. İkincil yapı tahmininde başarı oranının artırılması kullanılan sınıflama algoritması kadar, hesaplanan özniteliklere de bağlı olmaktadır. Öznitelik çıkarmak için sıkça kullanılan çoklu hizalama yöntemlerinde ise hesaplanan değerler, hizalama için kullanılan veri tabanına göre farklılık göstermektedir. Bu nedenle öznitelik matrisleri oluşturulurken uygun veri tabanın seçilmesi önem kazanmaktadır. Bu çalışmada CB513 veri seti kullanılarak iki farklı hizalama yöntemi ve üç farklı veri tabanı yardımı ile 5 farklı veri seti oluşturulmuş ve bu veri setleri iki aşamalı hibrit bir sınıflandırıcı kullanılarak karşılaştırılmıştır. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda en iyi başarı oranı HHBlits hizalama yönteminin ilk aşamasında hesaplanacak PSSM değerleri için UniClust ve yapısal profil matrisleri için yine HHBlits’in ilk aşamasında NR veri tabanı kullanıldığında elde edilmiştir.conferenceobject.listelement.badge Credit Card Fraud Detection with Machine Learning Methods(IEEE, 345 E 47TH ST, NEW YORK, NY 10017 USA, 01.01.2019) Goy, Gokhan; Gezer, Cengiz; Gungor, Vehbi Cagri; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği BölümüWith the increase in credit card usage of people, the credit card transactions increase dramatically. It is difficult to identify fraudulent transactions among the vast amount of credit card transactions. Although credit card fraud is limited in number of transactions, it causes serious problems in terms of financial losses for individuals and organizations. Even though large number of studies has been conducted to solve this problem, there is no generally accepted solution. In this paper, a publicly available data set is used. The unbalance problem of the data set was solved by using hybrid sampling methods together. On this data set, comparative performance evaluations have been conducted. Different from other studies, the Area Under the Curve (AUC) metric, which expresses the success in such data sets, has also been used in addition to standard performance metrics. Since it is also important to quickly detect credit card fraud transactions; the running time of different methods is also presented as another performance metric.Other Credit Risk Analysis based on Hybrid Classification: Case Studies on German and Turkish Credit Datasets(IEEE, 2018) Cetiner, Erkan; Kocak, Taskin; Güngör, Vehbi Çağrı; 0000-0003-0803-8372; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü; Güngör, Vehbi Çağrı— Kredi risk analizi, karar verme süreçleri açısından finans sektöründe önemli bir rol oynamaktadır. Bankalar ve finansal kuruluşlar, müşterilerinden büyük ölçeklerde ham veri toplamaktadırlar. Veri madenciliği teknikleri, bu ham veri içerisinden kullanışlı bilgiler edinmek amacıyla kullanılabilir. Destek-vektörleri, yapay sinir ağları ve bayesian yaklaşımı bu alanda hali hazırda kullanılan sınıflandırma yöntemleridir. Bu çalışmada, farklı tekil sınıflandırma yöntemlerinin bir araya getirilerek hibrid bir yaklaşımla, sınıflandırma sonuçlarının doğruluğunun arttırılması hedeflenmiştir. Farklı kombinasyonlar ayrıca sınıflandırma yetkinliği açısından performans karşılaştırılmasına tabi tutulmuştur. Hem Alman kredi veriseti hem de ulusal bir bankadan alınan veriseti üzerinde ilgili yaklaşım çalıştırılmış ve yöntemin genelleştirilebilme özelliğinin görülmesi de amaçlanmıştır. Deney sonuçları, özellik seçiminin sınıflandırma başarımı ve hesaplama zamanı açısından çok önemli olduğunu, hibrid yaklaşımın tekil sınıflandırma yöntemlerine göre sınıflandırma doğruluğu açısından daha iyi sonuçlar verdiğini ve son olarak radial-basis fonksiyonu ile birlikte kullanıldığında destek-karar vektörlerinin hem tekil hem hibrid yaklaşımlar içerisinde en iyi sınıflandırma başarımına sahip olduğunu göstermiştir.Research Project Dalgıç Pompa Uygulamaları İçin Doğrudan Yol Vermeli Senkron Relüktans Motorunun Tasarım Optimizasyonu Ve Gerçeklemesi(ELEKTRİK, ELEKTRONİK VE ENFORMATİK ARAŞTIRMA DESTEK GRUBU GRUBU: EEEAG, 2023) Tekgun, Burak; Alan, Irfan; Tekgun, Didem; 0000-0003-2720-8816; 0000-0001-7995-0540; AGÜ, Mühendislik Fakültesi, Elektrik - Elektronik Mühendisliği Bölümü; Tekgun, Burak; Alan, IrfanGünümüzde doğal kaynakların korunması ve enerji maliyetlerinin düşürülmesi için enerji kayıplarının azaltılması ortak bir amaç olarak görülmektedir. Elektrik tahrik sistemlerinin küresel enerji tüketiminin yaklaşık %40?ını oluşturduğu düşünüldüğünde elektrik makinalarının verimlerinin artırılması ile sağlanacak avantajların hem ülke bazında hem de evrensel olarak büyük bir öneme sahip olduğu görülmektedir. Uygulama odaklı olarak bakıldığında yer altından su, petrol vb. çıkarmakta kullanılan pompa motorlarının endüstride kullanılmakta olan motorlar arasında oldukça büyük bir paya sahip olduğu görülmektedir. Özellikle dalgıç pompa uygulamalarında kullanılmakta olan pompa motorları gerek motor tasarım hatalarından, gerekse de yanlış motor-pompa konfigürasyonları seçiminden kaynaklanan hatalar nedeniyle çok düşük verimlerle çalışmaktadır. Sağlamlık, ucuzluk ve doğrudan yol verme gibi özelliklerinden dolayı pompa uygulamalarında genellikle indüksiyon motorları (İM) tercih edilmektedir. Fakat İM?lerin en büyük sorunu özellikle küçük ve orta güçte düşük enerji verimi ile çalışmalarıdır. Doğrudan yol vermeli sürekli mıknatıslı motorlar (DY-SMSM) yüksek güç yoğunluğuna sahip olmaları sebebiyle verimi yükseltmek adına İM?lere uygun bir alternatiftir. Fakat bu makinalarda doğrudan yol verme esnasında mıknatısların demagnetizasyonu ve en önemlisi doğada nadir bulunan mıknatısların kullanımından kaynaklı yüksek maliyet ve dışa bağımlılık sorunları araştırmacıları bu makinalara yeni bir alternatif arayışı içine itmektedir. Bu doğrultuda hem doğrudan yol verme özelliği hem de mıknatıs içermeyen yapısı ile doğrudan yol vermeli senkron relüktans motorlar (DY-SenRM) İM?lere uygun bir alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır. En basit tanımla bu tip motorlar çalışma prensibi bakımından relüktans motor ve İM?nin bir kombinasyonudur. DY-SenRM?de makinanın rotoruna uygun şekilde gömülen rotor barları ile doğrudan yol verme özelliği kazandırılırken, İM?lerin aksine rotor bakır kayıpları sürekli rejimde sıfıra indirilmektedir. Dahası SenRM?ler İM?lere kıyasla daha yüksek güç ve moment yoğunluğuna sahiptir. SenRM?lerin dezavantajlarına bakıldığında düşük güç faktörü ile çalışma ve rotordaki açıklıklardan kaynaklı yapısal entegrasyon problemleri göze çarpmaktadır. Bu problemler tasarım aşamasında iyi incelenip gerekli önlemler alınmalıdır. Gerekli olduğu durumlarda nadir element bulundurmayan mıknatısların kullanımı güç faktörü sorununu ortadan kaldırdığı gibi verimi de artırmaktadır. Bu projede dalgıç pompaları için 4 kW gücünde DY-SenRM tasarımı üzerine çalışılacaktır. Özellikle sulama amaçlı üretilen yer altı pompa sistemlerinde en çok tercih edilen 6 inç çapındaki dalgıç pompalarına uygun, yüksek verimli 4 kW gücünde bir DY-SenRM?nin tasarım optimizasyonunun yapılması ve gerçeklemesi amaçlanmaktadır. Optimizasyon algoritması olarak çoklu amaç diferansiyel evrim algoritması, benzerlerine göre öne çıkan hızlı yakınsama ve doğru sonuçlara ulaşma özellikleri göz önüne alınarak seçilmiştir. Tasarlanacak DY-SenRM?nin geçici rejim performansı, senkronize olabilme yeteneği, senkron çalışma performansı ve boyutu optimizasyonda göz önüne alınacak metriklerdir. Bu çalışmanın başarıyla sonuçlanması ile DY-SenRM?nin sadece pompa uygulamaları değil, diğer sabit hız uygulamalarında da düşük verimli İM?lerin yerini alması; dolayısıyla düşük maliyetli, yüksek verimli motor teknolojisinin yaygın hale gelmesi ön görülmektedir.