İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12573/49
Browse
Browsing İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi by Access Right "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 15 of 15
- Results Per Page
- Sort Options
Article AKP’NİN SURİYELİ GÖÇMEN SÖYLEMİNİ TÜRKİYE’NİN JEOPOLİTİK SENARYOSUYLA BİRLİKTE OKUMAK(TÜBİTAK ULAKBİM Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi Cahit Arf Bilgi Merkezi, 2020) Özgür BALKILIÇ; Fatma Armağan TEKE LLOYD; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü; 01. Abdullah Gül University; 06. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi; 06.03. Sosyoloji; 06.01. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkilerAKP Suriyeli mülteci krizi ile baş etmek için uzun bir süre boyunca açık kapı politikası uygulamasına karşın, 2011-2018 yılları arasında konu üzerine geliştirdiği söylemsel pratiği kafa karıştırıcıydı. Zira, bu söylemsel pratik uluslararası göçkuramları ve pratikleri örüntüsünü tam olarak takip etmiyordu. Aslında AKP için göçmen krizi,Batı’nın ahlaki ve lider lik sorunlarının geniş yansımasının bir ürünüydü. Suriye göçmen krizini uluslararası sistemin bir çöküşünün sonucu olarak okuyan Türkiye’nin dışpolitika pratiklerini temellendirdiği ve meşrulaştırdığıjeopolitik senaryosu AKP’nin görünürde kafa karıştırıcı söylemini kavramamız için bize analitik bir çerçeve sunabilir. Bu makale söz konusu söylemde iki temaya odaklanmaktadır. Birincisi, AKP Suriyeli göçmenleri tanımlarken resmi düzenlemelerde belirtilen herhangi bir statüden ziyade dini temelli bir “misafir” kavramına başvurmaktadır. İkincisi, AKP Suriyeli mülteci krizini, içerisinde Türkiye’ye bir liderlik rolü payesi biçecek şekilde, uluslararasısistemin daha geniş siyasi ve ahlaki bir krizinin bir sonucu olarak ele almaktadır.Article Beyond Illegality: The Gendered (In-)Securities of Illegal Armenian Care Workers in Turkey(Ankara Üniversitesi KASAUM, 2018) Teke-Lloyd, Fatma Armagan; 0000-0001-5439-439X; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü; Teke-Lloyd, Fatma Armagan; 01. Abdullah Gül University; 06. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi; 06.01. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkilerIn the migration literature, there has been a shift of interest from studying exclusionary policies ofstates that result in the criminalization of ‘illegal’ migrants towards more subtle forms of incorporation.In this paper, I will examine such as migration regime imposed upon illegal Armenian migrant careworkers, which is characterized by the conditional acceptance of illegality rather than by strictpunishments and deportation. Within this context, Armenian migrant care workers are caught in a legallimbo of belonging and non-belonging. The paper argues that the terms of belonging and nonbelongingare traversable normative-legal categories negotiated by everyday actors in a way that oftencrisscross gender and class hierarchies. Migrant women could become more acceptable if they complywith certain gendered expectations and norms of work while at the same time could easily becomedeportable. At the same time, this article demonstrates that this legal limbo increases the genderedvulnerabilities and labour precarity in women’s everyday lives.Article Beyond Moral Foundations: In it What is in it(2023) Özkan, Türker; Yalçındağ, Bilge; 0000-0001-7867-7845; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü; Yalçındağ, Bilge; 01. Abdullah Gül UniversityAhlak kavramının içeriği nedir? Bu soru yıllar boyu psikoloji literatüründe kısmen dar bir bakış açısı ile zarar vermemek ve adil olmak şeklinde yanıtlanmıştır. Geçtiğimiz 30 yılda yapılan araştırmalarla ahlak anlayışı oldukça genişlemiştir. Farklı alanlardaki ilerlemeler ahlaka daha kapsamlı bir bakış açısı getirilmesini sağlamıştır; özellikle ahlaki temeller kuramı (ATK), sadakat, otorite ve kutsallık gibi başka ahlaki ilkelerin de varlığını iddia etmiştir. Mevcut araştırma, iki niteliksel çalışmayla sıradan insanların ahlak anlayışını araştırmıştır. İlk çalışmada, ATK’nin ahlaki temel tanımlarını kullanarak katılımcılar tarafından nasıl algılandıklarını anlamayı amaçladık. İkinci çalışmada ise daha yapısal olmayan bir yol kullanarak ahlakı, ahlaklı insanı ve ahlaksız insanı nasıl tanımladıklarını anlamaya çalıştık. Bulgular çoğulcu ahlaki bakış açısını doğrulamıştır. Bununla beraber, ahlaki temellerde daha net işevuruk tanımların gereği ve çeşitli değişiklik önerileri dile getirilmiştir. Sonradan eklenen bir ahlaki kavram olan özgürlük, daha geniş yönleriyle birlikte ahlaki bir temel olarak da desteklenmiştir. Sonuçlar ATK’nin bakış açısını bireysel, toplumsal ve evrensel düzeydeki ahlaki ilkelerle genişletmekte ve ahlaki duygular, erdemler ve kötülükler gibi yeni araştırma alanları sunmaktadır.Article Citation - Scopus: 1The Communication Strategies of Ideologically Polarized Civil Society Organizations on Twitter: The Case of Turkey(Springer Nature, 2022) Akboga, Sema; Arik, Engin; 0000-0003-0937-9961; 0000-0002-0981-257X; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü; Arık, Engin; 01. Abdullah Gül University; 06. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi; 06.02. PsikolojiWe investigated how ideologically polarized civil society organizations (CSOs) in Turkey use Twitter. We analyzed tweets from 20 CSOs in Turkey for a period of 7 months by using the Information-Community-Action framework. For all types of CSOs, the number of information tweets was higher than the number of action tweets, which, in turn, was higher in number than the community tweets. Religious/conservative and anti-government CSOs posted significantly more tweets than secular and pro-government CSOs, respectively. Religious/conservative and pro-government CSOs posted more information and community tweets than secular and anti-government CSOs, respectively. The number of anti-government CSOs’ action tweets was higher than that of pro-government CSOs. We, therefore, propose that the ideological stance of a CSO is a factor affecting the content of its tweets in societies where CSOs are politically polarized. © 2024 Elsevier B.V., All rights reserved.Article COVID-19 Uzaktan Eğitim Sürecinde Öne Çıkan Faktörler: Bir Devlet Üniversitesi Örneği(2022) Lloyd, Fatma Armağan Teke; Türk, Umut; Bengu, Elif; 0000-0001-5439-439X; 0000-0002-8440-7048; 0000-0001-9817-7207; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü; Teke-Lloyd, Fatma Armagan; Türk, Umut; Bengü, Elif; 01. Abdullah Gül University; 03.02. Ekonomi; 03. Yönetim Bilimleri Fakültesi; 06. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi; 06.01. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler; 10. RektörlükUzaktan eğitim uygulamaları üzerine Türkiye’nin ve diğer ülkelerin deneyimi oldukça köklüdür; fakat, COVID-19 dönemindeki uzaktan eğitim, tam hazırlık yapılamadan örgün eğitimin tamamen yerini aldığı bir süreç olmuştur. Bu çalışma, Anadolu’da acil uzaktan eğitim sürecini görece başarılı yöneten bir devlet üniversitede yürütülmüştür. Çalışmanın amacı COVID-19 uzaktan eğitim sürecinde öğrencilerin deneyimlerini etkileyen sosyo-ekonomik faktörler ile birlikte öğrencilerin uzaktan eğitim sürecine dair algılarını, zorlandıkları ve/veya olumlu buldukları yönleri tespit etmeyi amaçlamıştır. Makalenin bir diğer önemli çıktısı da uzaktan eğitim sürecinde öğrencilerin motivasyonu ve başarısında fark yaratan sosyo-ekonomik ve toplumsal cinsiyet temelli faktörler olmuştur. Araştırmada 484 öğrenci ile anket ve 3 adet odak grup çalışması yapılmış, sonuçlar tanımlayıcı şekilde makalede paylaşılmıştır. Sonuçların, acil uzaktan öğrenme dönemine görece olarak hazırlıksız yakalanan yüksek öğrenim kurumlarına, öğrenci algısını ve deneyimini anlamaları açısından bir kaynak olması beklenmektedir. Aynı zamanda, çalışma ile uzaktan eğitimde ‘hassas /kırılgan’ öğrenci gruplarının tespitinin yapılması ve uzaktan eğitim sürecinde öğrencileri etkileyen sosyo-ekonomik eşitsizliklerin ortaya konması amaçlanmaktadırArticle Dayım: Bir İnsanoğlunun Portresi(TURKISH LIBRARIANS ASSOC, YENISEHIR, NECATIBEY CAD, ELGIN SOK, PO BOX 175, ANKARA, 06440, TURKEY, 2019) Donmez, Rasim Ozgur; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü; Donmez, Rasim Ozgur; 01. Abdullah Gül UniversityThis is a memoir written by his nephew about our colleague Ali Can, who passed away in last July.Article Editoryal: Grup Dinamikleri Bağlamında Çatışma Çözümü ve Barış İnşası(Türk Psikoloji Dergisi, 2020) Çoymak, Ahmet; Uluğ, Özden Melis; Göregenli, Melek; Çakal, Hüseyin; https://orcid.org/0000-0003-1816-6212; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü; Çoymak, Ahmet; 01. Abdullah Gül University; 06. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi; 06.02. PsikolojiÇatışmanın insanın doğası olduğuna yönelik teorilerin (örn. Berkowitz, 1990; Fiske, 2012) adeta toplumsal tezahürü gibi, geçtiğimiz yüzyıldan günümüze dünya birçok kanlı çatışmaya sahne oldu. Devam eden uluslararası kanlı savaşların yanı sıra, ortaya çıktığı 19. yüzyıldan bugüne farklılıkları bir milli kimlik potasında eritmeyi amaçlayan ulus devletlerde etnik, dini, mezhep ve cinsiyet grupları gibi farklı vatandaş grupları arasında; sonu, kimi zaman insanlığın en karanlık yüzünü gösteren soykırımlara varan çatışmalar yaşandı. Ancak bu acı deneyimlerin yanında insan ve farklı özellikleri olan gruplar, yine hem uzlaşı hem de barış süreçlerinden geçtiler. Bu nedenle, insanın kendi türüne karşı işlediği suçların (örn. Staub, 2001), biz ve öteki inşası ile yaşanan çatışmaların (Demirdağ ve Hasta, 2020; Fisher, 2006); bu deneyimlerin ortaya çıkardığı uzlaşı ve ortaklıkların psikolojik dinamiklerini, hem çok çeşitli ve zengin kuramsal perspektifler hem de ampirik bulgularla, gruplar arası ilişkilere odaklanarak anlamayı amaçladık.Article FEMINIST ETHICS OF CARE AND ITS IMPORTANCE FOR SOME NORMATIVE QUESTIONS IN INTERNATIONAL POLITICS(Işıl BAYAR BRAVO/Hamdi BRAVO, 2018) Teke-Lloyd, Fatma Armagan; 0000-0001-5439-439X; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü; Teke-Lloyd, Fatma Armagan; 01. Abdullah Gül University; 06. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi; 06.01. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkilerThis article reviews some of the contributions that the feminist ethics of care framework has made to the study of ethics. Although ethics of care framework has raised a successful critique of the masculunist bias inhering within the prominent Western moral theories, some feminist scholars have maintained a critical attitude towards care ethics because of its tendency to essentialize emotions of feminine caring. In reviewing these different feminist approaches to the study of ethics, the article argues that in thinking about the questions of war and justice in international realm, both care ethicists and its critique could be utilized for a more fruitful understanding of the ethical dimensions of our actions.Article Citation - WoS: 31A Long-Term View of Refugee Flows From Ukraine: War, Insecurities, and Migration(Transnational Press London, 2022) Lloyd, Armagan Teke; Sirkeci, Ibrahim; 0000-0001-5439-439X; 0000-0002-2334-7424; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü; Teke Lloyd, Armağan; 01. Abdullah Gül University; 06. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi; 06.01. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkilerThis article examines the exodus of migrants from Ukraine in the context of the Russian invasion, making use of the conflict model of migration. We argue that Ukraine has long been characterized by insecurities which have already fueled large waves of emigration from the country. Indeed, the most recent phase of Ukrainian emigration should be seen as a continuation of the ongoing tendency of people residing in the country to seek escape from the overarching conditions of insecurity there. Earlier migrations from Ukraine have also established a culture of migration which has mediated the outflow of Ukrainians during the current crisis. Ukrainians who had already harboured inclinations to leave the country and who were possessed of the necessary capabilities (i.e. social capital, financial capital, human capital and physical ability) became mobile at the onset of the invasion in February, while many others were left behind. At the same time, the welcoming attitude of many European states has been key to the fast and safe exodus of Ukrainian migrants thus far.Article Proximity or Directional Model of Voting for the Turkish Voter?(2024) İnan, Murat; Akdağ, Gül Arıkan; 0000-0001-7554-6217; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü; İnan, Murat; 01. Abdullah Gül University; 06. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi; 06.01. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkilerOy verme davranışı oldukça karmaşık bir politik davranış türüdür. Bu nedenle seçmenlerin belirli bir politik parti ya da adaya neden oy verdiklerini anlamak karmaşık modeller geliştirmeyi gerektirir. 1957 yılında, Modelini Hottelings ve Smithies'in modelleri üzerine kuran Anthony Downs, siyasi partilerin ve adayların ideolojik ve meseleler üzerindeki konumlarının tek boyutlu bir alanda ifade edilebileceğini savunmuştur. Belirli bir konudaki politik fikirlerin bu şekilde ifade edilebileceğini ileri sürmek bir yandan son derece indirgemeciyken, diğer yandan ise analitik açıdan son derece pratikti. Partileri, adayları ve seçmenleri konumlarına göre tek boyutlu bir alana yerleştirmek zamanı için devrim niteliğinde bir fikirdi ve parti, aday ve seçmenlerin ideolojik ve meseleler üzerindeki konumlarının her bir ülke içinde veya ülkeler arasında karşılaştırılmasına yardımcı olmuştur. Parti rekabetinin uzamsal modelleri olarak adlandırılan bu modeller zaman içinde daha da geliştirilmiş ve oy verme davranışını anlamayı kolaylaştırmıştır. Halihazırda parti rekabetinin uzamsal modelleri seçmenlerin ideolojik konumlarını parti ideolojik konumlarıyla ilişkilendiren iki başlıca rakip modele sahiptir. Basitçe, yakınlık modeli, seçmenlerin siyasi alanda kendilerine en yakın ideolojik pozisyona sahip parti veya adaylara oy vereceklerini önerirken, yön modeli ise seçmenlerin ideolojik yelpazenin kendi tarafında fakat kendilerinden daha uç noktada ancak belirli bir kabul edilebilirlik bölgesi içerisinde bulunan parti veya adaylara oy vereceklerini önermektedir. Bu araştırma, bu iki oy verme modelinin Türk seçmeni için uygulanabilirliğini test etmeyi amaçlamaktadır. Mevcut literatürde Nispi Temsil Sistemlerinde (NTS) yakınlık modelinin oy verme davranışını açıklamak için daha uygun bir araç olduğunun önerilmesinden ötürü, Türkiye uzun süredir kullandığı NTS seçim sistemiyle ilginç bir örnek teşkil etmektedir. Bu gerekçeyle, NTS’nin geçerli seçim sistemi olarak kullanıldığı Türkiye’de seçmen davranışının yön modelinden çok yakınlık modeli ile açıklanacağını önermekteyiz. Araştırmamız Türkiye'deki dört büyük siyasi partinin, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Halkların Demokrasi Partisi (HDP), seçmenlerine ilişkin Karşılaştırmalı Seçim Sistemleri Araştırması (CSES) verilerini analiz etmektedir. Bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki ilişkileri ortaya çıkarmak için bir dizi Çoklu Doğrusal Regresyon Analizleri yapılmıştır. Her bir seçmen için her bir siyasi partinin partiyi sevmesevmeme şeklinde ifade edilen parti kabulü, her analizde bağımlı değişken olarak ayrı ayrı kullanılmıştır. Konu mesafesi ve konu skaler çarpımı, sırasıyla yakınlık ve yön modelleri için formülleri temsil eden temel bağımsız değişkenler olarak kullanılmıştır. Ayrıca eğitim, yaş, cinsiyet ve gelir de klasik kontrol değişkenleri olarak alınmıştır. İstatistiki modellerin açıklama güçlerinin karşılaştırması, MacDonald ve meslektaşlarının bulgularının aksine, Türkiye'de oy verme davranışını açıklamada yakınlık modelinin yön modelinden daha uygun bir araç olduğunu göstermiştir. Makro-politik bir bakış açısıyla bakıldığında bu bulgu, Westholm'un (1997) NTS’lerinde yakınlık modelinin oy verme davranışını açıklamada daha uygun bir araç olduğu önerisini doğrulamaktadır. Ancak ifade edilmelidir ki, kesin sonuçlar için çok ülkeli karşılaştırmalı analizlere ihtiyaç bulunmaktadır.Article Psikoloji ve Edebiyat: Gelişim Psikolojisi Perspektifinden Yaşlılık Döneminin Bir Edebi Eser Üzerinden Analizi(Afyon Kocatepe Üniversitesi, 2024) KAYA, MEHMET SİYABEND; 0000-0001-9614-249X; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü; KAYA, MEHMET SİYABEND; 01. Abdullah Gül UniversityÜlkemizde gelişim dönemleriyle ilgili yapılan çalışmaların yaygınlığına bakıldığında, “yaşlılık” döneminin yeterince ele alınmadığı, bununla birlikte geriatri, psikoloji, psikolojik danışma ve rehberlik, sosyal çalışma gibi bilim dallarında yaşlılık ile ilgili çalışmaların yürütülmeye başlandığı görülmektedir. Ayrıca burada sözü edilen yaşam dönemlerinin yalnızca bilime değil edebiyata da konu olmaya başladığı dikkat çekmektedir. Edebi eserlerin analiz edilmesinde psikoloji biliminin önemi düşünüldüğünde, lisans öğrencilerinin yetişmesinde öğrencilerin dikkatini romanların psikolojik tahliline çekmenin önemli olduğu düşünülmektedir. Bu doğrultuda bu araştırmanın temel amacı, edebi eserlerin temelde psikolojik danışma ve rehberlik, psikoloji ve sosyal hizmet gibi bilim dallarında özelde ise “gelişim psikolojisi”, “yaşlılık psikolojisi” ve “yaşam dönemleri ve uyum problemleri” gibi derslerde nasıl kullanılabileceğine ilişkin bir model sunmaktır. Bu amacı gerçekleştirebilmenin en uygun yollarından biri ise nitel bir araştırma yöntemi olan “doküman analizi” yöntemini kullanmaktır. Bu doğrultuda, çalışmada Fransız yazar Jean-Louis Fournier’in (2012) “Son Siyah Saçım ve İhtiyar Delikanlılara Bazı Öğütler” isimli eserin Türkçe çevirisi doküman olarak kabul edilmiştir ve içerik analizi ile incelenmiştir. Sonuç olarak bu çalışmanın yukarıda sözü edilen derslerin öğretiminde etkili olabileceği düşünülmektedir.Article TÜRKİYE GÖÇ VE MÜLTECİ POLİTİKASININ DIŞ POLİTİKA EKSENİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ: 2000-2017(Rasim Özgür Dönmez, 2019) Teke-Lloyd, Fatma Armagan; 0000-0001-5439-439X; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü; Teke-Lloyd, Fatma Armagan; 01. Abdullah Gül University; 06. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi; 06.01. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkilerMakalenin amacı, 2000-2017 yılları arasında Türkiye’nindeğişen göç ve mülteci politikasını dış politikanın birizdüşümü olarak değerlendirmektir. Makalenin argümanı,Türkiye’nin göç ve mülteci politikası 2000-2011 tarihleriarasında Avrupa Birliği (AB)’ne üyelik modeline çerçevesindedönüştüğü iken, 2011-2017 arası göç politikası/söylemindekidönüşümüm temel hedefi Avrupa ve Ortadoğu’da siyasimanevra alanını genişletmek olmuştur. Buna ilaveten, budönemde Türkiye’nin dış politikada yaşadığı süreciAvrupalılaşma (Europeanization) ve Avrupa’dan uzaklaşma(de-Europeanization) olarak değerlendirir. Avrupalılaşmaolarak tanımlanabilecek, 2000-2011’i kapsayan dönemdeTürkiye, AB’nin ‘güvenlikçi’ sınır politikalarına bazen adapteolmuş, bazen ise AB’nin eleştirilerine rağmen ‘esnek’ göçpolitikasına devam etmiştir. Buradaki siyasi sürecin dinamiği,Türkiye’nin AB üyeliğine inancı doğrultusunda şekillenmiştir.2011 yılından itibaren ise, Avrupa’dan uzaklaşma dediğimizsürece girilmiş ve Ahmet Davutoğlu’nun Ortadoğu’da hamilikiddiası ve AB ile bozulan ilişkiler çerçevesinde göç politikası farklılaşmıştır. Sonuç olarak, AB üyeliği girişimleri, ikiliilişkilerdeki gerilimler yüzünden sekteye uğramış ve reformlaraskıya alınmıştır. Suriye göçmen krizi ise, uluslararasısiyasetteki dengeleri değiştirerek, AB’yi Türkiye ile yenidenişbirliği kurmaya mecbur bırakmıştır.Article Türkiye’de Ataerkinin Kadın İstihdamı Tabusu: İşveren Tutumları Üzerine Bir Uygulama(Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi, 2023) Dedeoğlu, Saniye; Şahankaya Adar, Aslı; 0000-0003-2174-3076; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü; Dedeoğlu, Saniye; 01. Abdullah Gül UniversityDünya genelinde, 1970’li yıllardan beri ihracata dayalı ekonomik modelde kadın_x000D_ işgücünün büyük bir öneme sahip olduğu bilinmektedir. Nitekim tüm dünyada_x000D_ ‘istihdamda feminizasyon’un öne çıkması da bunu doğrular niteliktedir. Bu çalışmanın_x000D_ amacı, Türkiye’de ihracata dayalı ekonomik modelin kadın istihdamına etkisini talep_x000D_ yönlü analiz edebilmektir. Bu amaç doğrultusunda Malatya, Şanlıurfa ve Adıyaman_x000D_ Organize Sanayi Bölgeleri’ndeki (OSB) 212 işveren/yönetici ile tarama (survey)_x000D_ yöntemiyle görüşmeler gerçekleştirilmiş ve ayrıca 15 derinlemesine görüşme_x000D_ yapılmıştır. Araştırma bulgularına göre, araştırma kentleri başta olmak üzere bölgeye_x000D_ yönelik sanayi teşviklerinden faydalanmak amacıyla üretim birimlerini buralara_x000D_ taşıyan yatırımcıların kadın istihdamı ve mevcut işgücünün en az yarısının kadınlardan_x000D_ oluşması konusundaki tutumlarına bağlı olarak bu bölgede kadınların çalışma yaşamına_x000D_ daha yüksek oranlarda katılacağı yönünde olumlu işaretler bulunmaktadır. Nitekim_x000D_ araştırmanın yapıldığı Malatya, Adıyaman ve Şanlıurfa bölgelerinde son on yıl içinde_x000D_ kadın işgücüne katılım oranlarında ve istihdam oranlarında artışlar yaşanmıştır. Yine de_x000D_ araştırma bölgesi özelinde istihdamın koşulları dikkate alındığında kadınların işgücüne_x000D_ katılımlarının artmasının gerçekte olumlu bir işaret olarak algılanması zorlaşmaktadır._x000D_ İşverenlerin/yöneticilerin kadın çalıştırma konusundaki genel tutumlarına bakıldığında,_x000D_ bölgede ataerkil sistem ile sermaye ilişkisinin birbirlerinin devamlılığı için kurulduğu_x000D_ görülmüştür. Bu ilişki, kadınları evlilik ve annelik gibi sosyal ilişkiler üzerinden_x000D_ tanımlayarak kadınların hane içindeki konumlarını sağlamlaştırmakta ve toplum_x000D_ tarafından kabul edilmek için kadınlar da bu görevleri yerine getirmek amacıyla işgücü_x000D_ piyasasının dışında kalmaktadırlar. Öbür taraftan kapitalist birikim sistemi geçimlik aile ücretini temin etmeyerek kadınların işgücü piyasasında kayıt dışı, geçici ve düşük_x000D_ ücretlerle çalışmasını güvence altına almaktadır. Keza anket sonuçları ve derinlemesine_x000D_ görüşmelerde kadınların asli sorumluluklarının kadınları hane içinde tanımlayan eviçi işler ile çocuk bakımı olduğu, kadınların gece vardiyalarında çalışmalarının uygun_x000D_ olmadığı, çocuk sahibi kadınların çalışmasının doğru olmayacağı ve kadınların çalışma_x000D_ yaşamına katılabilmek için aile reisinin izninin gerekliliği gibi ifadelerin işverenlerin/_x000D_ yöneticilerin neredeyse tamamının görüşlerini yansıtmaktadır. Bu sonuçlar, araştırma_x000D_ bölgesinde kadınların çalışma yaşamına düşük katılım oranlarını açıklamak için güçlü_x000D_ göstergelerdir. Hepsinin de ötesinde bölgede kadın istihdamına sadece zorunlu_x000D_ olduğunda başvurulduğuna ilişkin genel bir tutum mevcuttur.Article Türkiye’de Ataerkinin Kadın İstihdamı Tabusu: İşveren Tutumları Üzerine Bir Uygulama(Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi, 2023) ŞahanKaya Adar , Aslı; Dedeoğlu, Saniye; 0000-0003-2174-3076; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü; Dedeoğlu, Saniye; 01. Abdullah Gül UniversityDünya genelinde, 1970’li yıllardan beri ihracata dayalı ekonomik modelde kadın işgücünün büyük bir öneme sahip olduğu bilinmektedir. Nitekim tüm dünyada ‘istihdamda feminizasyon’un öne çıkması da bunu doğrular niteliktedir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de ihracata dayalı ekonomik modelin kadın istihdamına etkisini talep yönlü analiz edebilmektir. Bu amaç doğrultusunda Malatya, Şanlıurfa ve Adıyaman Organize Sanayi Bölgeleri’ndeki (OSB) 212 işveren/yönetici ile tarama (survey) yöntemiyle görüşmeler gerçekleştirilmiş ve ayrıca 15 derinlemesine görüşme yapılmıştır. Araştırma bulgularına göre, araştırma kentleri başta olmak üzere bölgeye yönelik sanayi teşviklerinden faydalanmak amacıyla üretim birimlerini buralara taşıyan yatırımcıların kadın istihdamı ve mevcut işgücünün en az yarısının kadınlardan oluşması konusundaki tutumlarına bağlı olarak bu bölgede kadınların çalışma yaşamına daha yüksek oranlarda katılacağı yönünde olumlu işaretler bulunmaktadır. Nitekim araştırmanın yapıldığı Malatya, Adıyaman ve Şanlıurfa bölgelerinde son on yıl içinde kadın işgücüne katılım oranlarında ve istihdam oranlarında artışlar yaşanmıştır. Yine de araştırma bölgesi özelinde istihdamın koşulları dikkate alındığında kadınların işgücüne katılımlarının artmasının gerçekte olumlu bir işaret olarak algılanması zorlaşmaktadır. İşverenlerin/yöneticilerin kadın çalıştırma konusundaki genel tutumlarına bakıldığında, bölgede ataerkil sistem ile sermaye ilişkisinin birbirlerinin devamlılığı için kurulduğu görülmüştür. Bu ilişki, kadınları evlilik ve annelik gibi sosyal ilişkiler üzerinden tanımlayarak kadınların hane içindeki konumlarını sağlamlaştırmakta ve toplum tarafından kabul edilmek için kadınlar da bu görevleri yerine getirmek amacıyla işgücü piyasasının dışında kalmaktadırlar. Öbür taraftan kapitalist birikim sistemi geçimlik aile ücretini temin etmeyerek kadınların işgücü piyasasında kayıt dışı, geçici ve düşük ücretlerle çalışmasını güvence altına almaktadır. Keza anket sonuçları ve derinlemesine görüşmelerde kadınların asli sorumluluklarının kadınları hane içinde tanımlayan ev- içi işler ile çocuk bakımı olduğu, kadınların gece vardiyalarında çalışmalarının uygun olmadığı, çocuk sahibi kadınların çalışmasının doğru olmayacağı ve kadınların çalışma yaşamına katılabilmek için aile reisinin izninin gerekliliği gibi ifadelerin işverenlerin/ yöneticilerin neredeyse tamamının görüşlerini yansıtmaktadır. Bu sonuçlar, araştırma bölgesinde kadınların çalışma yaşamına düşük katılım oranlarını açıklamak için güçlü göstergelerdir. Hepsinin de ötesinde bölgede kadın istihdamına sadece zorunlu olduğunda başvurulduğuna ilişkin genel bir tutum mevcuttur.Article ULUSLARARASI HUKUKTA ÇÖZÜM MEKANİZMALARI VE ULUSLARARASI HUKUKTA UYGUNLUĞUN SAĞLANMASI MEKANİZMALARI: KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZ(Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2021) Bora AKİNCE; AGÜ, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü; 01. Abdullah Gül University; 10. RektörlükUluslararası hukukun temel kaynaklarından bir tanesi devletler arasında imzalanan uluslararası antlaşmalardır. Devletler kendi aralarındaki antlaşmalara ahde vefa ilkesi gereği genellikle uyma eğilimi göstermektedirler. Ancak devletlerin kendi aralarında imzaladıkları antlaşmalara zaman zaman uymadıkları da görülmektedir. Anarşik bir uluslararası sistemde devletler arasında uyuşmazlıklar çok sık görülmektedir. Devletler çıkarlarına ters düştükleri durumlarda ister istemez farklı devletler ile uyuşmazlığa taraf olabilmektedirler. Uyuşmazlıkların çözümü için uluslararası hukukta barışçıl çözüm ve yargısal çözüm olmak üzere iki çözüm yolu bulunmaktadır. Yargısal çözüm devletlerin ancak yargı yetkisini kabul ettikleri bir mahkeme veya tahkim ile mümkün olabilmektedir. Barışçıl çözüm yolları Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 33. Maddesinde belirtilmiştir. Bu çözüm yollar görüşme, soruşturma, arabuluculuk, uzlaşma, hakemlik ve yargısal çözümdür. Bunun yanında bazı uluslararası antlaşmalar kendi yargısal çözüm mekanizmalarını da oluşturmuştur. 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, Avrupa Birliği’nin yargı organları bu alanda verilebilecek başlıca örneklerdir. Bu çalışmada barışçıl ve yargısal yoldan anlaşmazlıkların çözümü ile uluslararası hukukta uygunluğun sağlanması mekanizmaları karşılaştırılacaktır.
