Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12573/839

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 7 of 7
  • Article
    TÜRKİYE’NİN 1970’Lİ YILLARI VE MİLLİYETÇİ CEPHE HÜKÜMETLERİ
    (TEKİRDAĞ NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ, 2022) Karataş, Murat; 0000-0003-1174-5828; AGÜ; Karataş, Murat
    Türkiye’nin 1970'li yılları, Cumhuriyet dönemi siyasî tarihinin en buhranlı yıllarından birisi olma özelliği taşır. “Ara Rejim” şeklinde bir askeri vesayetin yaşandığı dönemin ilk yıllarında ortaya çıkan partiler üstü hükümet modeli ülkenin temel sorunlarını çözemediği gibi bunların daha da kronik bir durum kazanmasına sebep oldu. Ara Rejim dönemini bitiren 1973 seçimleri Bülent Ecevit liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) zaferiyle sonuçlandı. Uzun uğraşılar sonunda CHP – MSP koalisyon hükümeti tarihi yanılgıyı ortadan kaldırma iddiasıyla kuruldu. Bu hükümetin dış politikadaki en önemli çıkışı Kıbrıs Barış Harekâtı (1974) oldu. CHP lideri Ecevit’in Kıbrıs zaferini sandıktan tek başına iktidar olma yolunda kullanarak koalisyonu bozması ülkeyi yeni bir sürece soktu. Türkiye güçlü bir hükümetin olmadığı bu süreçte bir yandan ABD’nin askeri ve ekonomik ambargosu gibi dış kaynaklı problemlerle boğuşurken, bir yandan da yüksek enflasyon, anarşi, yolsuzluk ve yoksulluk gibi iç problemlerle karşı karşıya kaldı. Siyasî cepheleşmenin/kutuplaşmanın sık sık gündeme geldiği 1970’li yılların ikinci yarısındaki en önemli gelişmelerden birisi de Milliyetçi Cephe adıyla tanınan koalisyon hükümetleri oldu. Bu dönemde merkez solu temsil eden CHP’ye karşı siyasi yelpazenin sağında yer alan milliyetçi-muhafazakâr partilerin güç birliği şeklinde ifade edilen Milliyetçi Cephe Hükümetleri iki kez kuruldu. Bu hükümetlerin ilki Mart 1975 – Haziran 1977 tarihleri arasında, ikincisi ise Temmuz 1977 – Ocak 1978 tarihleri arasında Türkiye'yi yönetti. Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti; Adalet Partisi (AP), Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), ve Mili Selamet Partisi (MSP)'den oluşurken, İkinci Milliyetçi Cephe Hükümeti ise AP, MHP ve MSP üçlüsünün bir araya gelmesiyle oluştu. Dönemde AP’nin Kasım 1979 – 12 Eylül 1980 tarihleri arasında tek başına iktidar olduğu MHP ve MSP tarafından desteklenen hükümet kerhen/örtülü Milliyetçi Cephe Hükümeti olarak nitelendi. Demirel 12 Mart 1971’de iktidardan uzaklaştırılmasına rağmen 1970’li yıllarda açık ya da örtülü şekilde oluşturduğu Milliyetçi Cephe Hükümetleri ile dönemin en uzun süreli koalisyonunu kurarak ülkeyi yönetti. Bununla birlikte Milliyetçi Cephe Hükümetlerini oluşturan partilerin önceliklerinin farklılığı dönemde iç politikada ekonomik, siyasi ve sosyal sorunların çözülememesine neden oldu. Dış Politikanın konuları ise Kıbrıs Meselesi ve bunun çevresinde oluşan ABD’nin silah ambargosu, Ege Sorunu, Türkiye-AET ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi oldu. Makalede Milliyetçi Cephe Hükümetleri ve uygulamaları döneme ait basın örnekleri ve araştırma inceleme eserlerden faydalanılarak analiz edilecektir.
  • Article
    TÜRKİYE’DE ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ SÜRECİNDE MUHALİF BİR FİGÜR: NURİ DEMİRAĞ VE MİLLİ KALKINMA PARTİSİ
    (Osman Köse, 2023) Solak, Yeter; Karataş, Murat; 0000-0003-1174-5828; AGÜ, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü; Karataş, Murat
    Türkiye’de 1923-1945 dönemindesiyasal hayat tek partili özelliği göstermektedir. 1939-1945 yıllarında yaşanan İkinci Dünya Savaşı’na girmeyen Türkiye gerek savaş sürecinde gerekse de savaş sonrasında savaşın getirdiği birtakım olumsuzluklarla karşı karşıya kalmıştır. Bu olumsuzluklar dış ve iç etmenlerin etkisiyle iktidar üzerinde çok partili yaşama geçme konusunda zorlayıcı bir etki yaratmıştır. Türkiye’de gerek iç gerekse de dış şartların zorlamasıyla çok partili hayata geçmek için adım atmaya hazırlandığı sırada Nuri Demirağ Milli Kalkınma Partisi’ni kurmuştur. Parti, siyasal hayatımızda etkin bir varlık gösteremese de partini kuruluşu demokrasi kültürünün tesisi ve çok partili yaşama geçiş döneminde önemli bir katkı sunmuştur. Partinin kurucusu ve başkanı olarak Nuri Demirağ’ın bütün çabalarına rağmen parti içi karışıklıkların sonlanmayışı ve parti etkinliklerinin yanlış noktalardan değerlendirilmesi, partinin siyasal yaşamda silikleşmesine yol açmıştır. 1957 yılında da parti başkanı Nuri Demirağ’ın ölümü üzerine parti kurulunun toplanamaması nedeniyle Milli kalkınma Partisi’nin siyasal yaşamımızdaki varlığı sesiz sedasız bir şekilde sonlanmıştır. Çalışmam bu manada siyasal yaşamımızdaki demokratikleşme süreci adına önemli bir noktada duran Milli Kalkınma Partisi’nin siyasal serüvenini ele almak ve kurucusu olan Nuri Demirağ’ın süreçteki rolünü ortaya çıkarmayı hedefleyerek literatüre katkı sunma amacındadır.
  • Article
    Atatürk’ün Esir Aldığı Yunan General Nikolaos Trikupis ve Talas Üsera Garnizonu
    (Sabit DOKUYAN, 2023) Karataş, Murat; Metin, Mehmet; 0000-0003-1174-5828; AGÜ, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü; Karataş, Murat
    Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle İngiltere’nin desteğini alan Yunan ordusu Megali İdea’yı (Büyük Yunanistan) gerçekleştirme yolunda Anadolu topraklarını işgale girişti. Batı Cephesi’nde kurulan TBMM’ye bağlı düzenli ordu Yunan ordusuna Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşı ile son darbeyi vurdu. Bu zafer öncesinde esir alınan Yunan askerlerine, zafer sonrasında çok sayıda Yunan askeri ve ayrıca Yunan ordusunun başkomutanı General Trikupis ile maiyeti de eklendi. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşı’ndan sonra esir sayısının hızla artması üzerine esir subaylar; Afyon, Kırşehir ve Kayseri’ye nakledildi. Diğer asker ve sivil esirler ise Anadolu’nun farklı bölgelerine sevk edildi. Yunan savaş esirleri, Lozan Barış Konferansı’nda Türkiye ve Yunanistan devletleri arasında imza edilen, esirlerin karşılıklı serbest bırakılmasına ilişkin belgenin hayata geçişine kadar oluşturulan üsera garnizonlarında tutuldular. Bu üsera garnizonlarından biri olan Talas Üsera Garnizonunda sadece Yunan subayları kaldı. Talas Üsera Garnizonu Uluslararası Kızılhaç Heyeti tarafından iki defa teftişe tâbi tutuldu. Heyet, esirlerin ve garnizonun durumu hakkında raporlar düzenledi. Bu çalışmada General Trikupis’in savaş meydanında esir düşmesi, Talas Üsera Garnizonu ve burada kalan esir Yunan subaylarının durumu, Hilal-i Ahmer Cemiyetinin (Kızılay) esirlere yardımları üzerinde duruldu. Çalışma arşiv kaynakları, hatırat, gazete ve telif-tetkik eserlerden faydalanılarak hazırlanmıştır.
  • bookpart.listelement.badge
    27 Mayıs 1960 Sonrası Askerî Vesayeti Meşrulaştırma Örneği Olarak Hürriyet ve Anayasa Bayramı (1963-1980)
    (Gece Kitaplığı, 2020) Murat KARATAŞ; AGÜ, Rektörlük, Türk Dili Bölümü
    Giriş: 1. Paragraf, Tarihin en eski devirlerinden itibaren her toplum, kendisi açısından değerli gördüğü olayları gerek dini inançlarından, gerekse de gelenek ve göreneklerinden dolayı çeşitli etkinlikler yaparak kutlamış ya da anmıştır. Batı toplumları açısından Fransız İnkılâbına kadar geçen süreçte çoğunlukla dini ve geleneksel olarak yapılan bu etkinlikler Fransız İnkılâbı sonrasında değişim göstermiştir. Söz konusu inkılâbın ortaya koyduğu bağımsızlık/milliyetçilik fikri imparatorluklar dönemini sona erdirirken, ulus devletler dönemini de başlatmıştır.
  • conferenceobject.listelement.badge
    Tükiye’nin 1960’lı Yıllarında Türkçü Basın Örneği Olarak Milli Yol Dergisi
    (USBIK, Kayseri Üniversitesi, 2020) Murat KARATAŞ; AGÜ, Rektörlük, Türk Dili Bölümü
    Türkiye’de 1960’lı yıllar 27 Mayıs 1960 darbesinin gölgesinde şekillenmiştir. Darbenin ardından ülkeyi geçici olarak yönetmek amacıyla içerisinde Türk milliyetçisi kimliğiyle bilinen Kurmay Albay Alparslan Türkeş’inde bulunduğu 38 subaydan oluşan Milli Birlik Komitesi (MBK) kurulmuştur. Darbe sonrasındaki süreçte Türkeş’in isminin ön plana çıkması homojen bir nitelik taşımayan MBK içerisinde 13 Kasım 1960 iç darbesini doğurmuştur. Söz konusu darbe sonrası Türkeş’in de içerisinde yer aldığı 14’ler tasfiye amaçlı zorunlu görevlendirmelerle yurt dışına çıkarılmış, bir anlamda sürgün edilmiştir. 27 Mayıs sonrası yapılan genel seçimler siyasi istikrarı getirmezken halkoyu ile yürürlüğe giren 1961 Anayasası ülkede sınıf, mezhep, etnik yapıya dayalı cemiyet, dernek, siyasi parti ve basın organı kurmayı/açmayı güvenceye almıştır. İşte böyle bir ortamda Türk milliyetçiliği fikrini savunanlar tarafından Milli Yol isimli haftalık dergi yayıma çıkarılmıştır. Derginin yayımlandığı dönemde öne çıkan üç özelliği vardır. Bunlardan birincisi 13 Kasım iç darbesi ile sürgüne çıkartılan Türkeş yanlısı bir yayın politikası izlemesi ikincisi Hüseyin Nihal Atsız liderliğinde kurulan Türkçüler Derneğinin kuruluş sürecine ve programına yer vermesi, üçüncüsü Türk milliyetçileri arasında Said Nursi ve Nurculuk konusuna bakıştaki farkın derginin kapanmasına neden olmasıdır. Bu çalışma ile 3 Mayıs 1944’te devletin şiddet yüzü ile karşı karşıya kalan Türk Milliyetçilerinin Türkiye’de çok partili hayata geçişle birlikte gerçek anlamda Türkçü programa sahip bir parti kurma arayışlarının 1960’lı yılların başında Türkeş’in şahsında ciddi bir hal aldığı ayrıca Atsız tarafından Nurculuk fikrinin ülkenin geleceğinde varlık tehlikesi oluşturacağı tespitinin yapıldığı sonucuna varılmıştır
  • conferenceobject.listelement.badge
    27 Mayıs 1960 Darbesine Giden Süreçte İsmet İnönü'nün Kayseri Ziyareti ve Çıkan Olaylar
    (TÜRK EĞİTİM SEN GENEL MERKEZİ YAYINLARI, 2020) Murat KARATAŞ; AGÜ, Rektörlük, Türk Dili Bölümü
    Türk Demokrasi tarihinde 27 Mayıs 1960 Darbesi bugün bile acı bir Ģekilde hatırlanan ulusal bir trajedidir. Darbe sabahı radyodan okunan bildiride darbeciler giriĢilen eylemin hiçbir kiĢi, grup ve zümreyi hedef almadığını kamuoyuna duyurmuĢtur. Buna rağmen kısa süre sonra Yassıada‘da ―Yüce Divan‖ adıyla mahkeme kurulduğunda ―Kayseri Olayları Davası‖ adı altında bazı Demokrat Parti (DP)‘li isimler Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Ġsmet Ġnönü‘nün Kayseri‘ye geliĢi ve yaĢanan olaylardan sorumlu tutulmuĢlardır. Kayseri‘nin YeĢilhisar ilçesinde CHP ve DP‘liler arasında yaĢanan olaylar yapılması planlanan CHP il kongresinin iptalini doğurmuĢtur. Ġnönü bu durumu kendisi ve partisi lehine çevirmek için Kayseri‘ye gitme kararı almıĢtır. Buna karĢılık siyasi hayatı boyunca Ġnönü fobisini yenemeyen BaĢbakan Adnan Menderes Kayseri Valisi Ahmet Kınık‘a olayların daha fazla büyümemesi için Ġnönü‘nün bu ziyaretinin engellenmesi talimatı vermiĢtir. Kayseri Valisi Kınık‘ın BaĢbakan‘ın talimatını uygulamasına rağmen Ġnönü Kayseri‘ye ulaĢmıĢtır. Ġnönü‘nün ince stratejisi sonucunda gerçekleĢen ziyaret sırasında meydana gelen olaylar baĢta BaĢbakan Menderes olmak üzere yerel idarecilerin darbe sonrası Yassıada‘da yargılanmasına sebep olmuĢtur. 27 Mayıs‘a sebep olarak görülen olaylardan birisi olan Ġnönü‘nün Kayseri ziyareti sırasında yaĢananlardan BaĢbakan Menderes idam cezası alırken, ciddi sayıda yerel idareci ve DP‘li isimde hapis ve kamu görevlerinden men cezası almıĢlardır.
  • Article
    27 MAYIS 1960 SONRASI MERKEZ SAĞDA BİR SİYASAL AKTÖR OLARAK FERRUH BOZBEYLİ VE DEMOKRATİK SAĞ DÜŞÜNCESİ
    (DergiPark, 2020) Murat KARATAŞ; AGÜ, Rektörlük, Dil Okulu
    Tek Parti dönemi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içerisinden çıkan isimlerce kurulan Demokrat Parti (DP) Türkiye’yi 1950-1960 yılları arasında tek başına yönetti. DP’nin 10 yıllık iktidarı boyunca ortaya koyduğu birçok uygulama toplumda ciddi tartışmaya sebep oldu. 27 Mayıs 1960 darbesi DP’yi zorunlu olarak kapatırken, 27 Mayıs sonrasında kurulan Adalet Partisi (AP), kapatılan DP’nin mirasına sahip çıkma iddiasıyla siyasi faaliyete girişti. Kuruluşunda kadro ve ideoloji anlamında homojen nitelik taşımayan AP bu iddiasına 1965-1971 döneminde Türkiye’yi tek başına yöneterek gerçeklik kazandırdı. Ancak 1969 seçimleri sonrası AP içerisindeki parti içi muhalefet AP lideri Süleyman Demirel’i ülkede ve partide tek adamlık anlayışı kurmakla itham etti. AP’den ihraç edilenler Ferruh Bozbeyli liderliğinde Demokratik Parti (DKP)’yi kurdu. DKP, 1970-1980 döneminde 27 Mayıs’ın kapattığı DP’nin “946 Ruhu”nu temsil ettiği iddiasıyla faaliyette bulunan merkez sağ parti idi. Söz konusu dönemde DKP merkez sağın ana eğilimlerini temsil etmekle birlikte içinden çıktığı AP’den daha geleneksel ve muhafazakâr bir siyasal parti olma özelliği taşıdı. Türkiye’nin 1970’li yıllarında Bozbeyli siyasal yelpazedeki yerlerini “Demokratik Sağ” olarak tanımladı. Bu dönemde “Demokratik Sağ” kavramı ile Bozbeyli bir yandan Türk sağının geleneksel kodlarını sahiplenirken diğer yandan da aşırılıkçı eğilimlere karşı yeni sağ bir ideolojinin de temellerini atmaya çalışmıştı. Başka bir şekilde söylemek gerekirse Bozbeyli bu çabasında Soğuk Savaş dönemi gerçeği olan Türk-İslam Sentezi yaklaşımını Kemalist ideoloji ile dengelemeyi hedeflemişti